bu kadar coşkuyla izleyip, hislenmelerimizin sebebi tabii ki de filme değil tarihimize, Fetihe verdiğimiz değerdendir, zira filmin üzerinden yaklaşık 20 saat geçmesi ve mantığın duyguların önüne geçme aşamasının başlamasıyla filmde ki eksiklikler de zihinde bir bir toparlanıyor.
son sahne tamamen çocuksu olmuş
dindarlığıyla anlatılagelen Ulubatlı nın aşka düşüp savaş anında bile boş anları, girdiği kılık sayesinde herkes tarafından oğlan sanılan sevdiceğinin yanında değerlendirmesi hiç hoş bir görüntü oluşturmuyor.
Eşi benzeri bulunmayan gemi yürütme planlarının ve sahnelerinin az bir vakte sığdırılıp kol bacak kopma ile tamamlanması ve amacın tam olarak verilememesi hayal kırıklığı..
eksiyi artıyı harcanan parayı zartı zurtu bir kenara bırakırsak,
Filmi izledikten sonra içimizde kalan biraz da;
"Ey Türk; üstte gök çökmedikçe, altta yer delinmedikçe,
senin ilini ve töreni kim bozabilir. Titre ve kendine dön." değil midir?