Kanaatimce kadının başını örtmeme ruhsatı olmasına rağmen örtmesine de, bu ruhsattan yararlanarak açmasına da, kendisinden başka kimse karar vermemeli ve müdahale etmemelidir. Demokratik Hukuk Devleti'nin gereği budur...» (Bkz. Prof. Dr. Hüseyin Hatemi ilâhi Hikmette Kadın-Say:225-249)
DIŞ GiYSiLERiNi ÜZERLERiNE ALSINLAR
33/59 : Ey Peygamber! Eşlerine, kızlarına ve mü'minlerin kadınlarına söyle, dış giysilerini (cilbâb) üzerlerine alsınlar. Tanınıp incitilmemeleri için bu çok daha uygun bir yoldur...
Ayet; Peygamber ailesine mensup hanımlarla, mü'minlerin kadınları, evlerinin dışına çıktıkları zaman, tanınmaları ve dolayısıyla sarkıntılıktan korunmaları için dış giysilerini (cilbâb) üzerlerine örtmeleri için uyarmaktadır. Mü'minlerin kadınlarından maksat, cariye olmayan hür müslüman kadınlarıdır. islâmiyet'ten evvel Arabistanda kabile savaşları oluyordu. Savaşta esir düşen insanlar diğerlerine köle oluyor, bir eşya gibi başkalarına da satılabiliyordu. işte ayette Mü'minlerin (iman edenlerin) kadınları ifadesi cariyeler ile hür müslüman kadınları birbirinden ayırmak için kullanılmıştır.
Ayetin indiği dönemlerde Arap evlerinin içinde tuvalet yoktu. Bu ihtiyacı gidermek için hür kadınlar dışarıya çıktıklarında, o devirde devlet koruması ve otoritesi olmadığından, bazı ahlâksız serserilerin saldırısına ve cinsel tacizine uğramaktaydılar. Sarkıntılık edenler, cariye sanmıştık diye kendilerini savunuyorlardı. Olay Peygamber Efendimize anlatılmış, ayet de bunun üzerine inmiştir. Hür müslüman kadınların cariyelerden ayırt edilebilmesi için, dış elbise (cilbâb) giymeleri önerilmektedir. Cilbâb, vücudun bütün bölümünü kaplayan geniş bir örtüdür. Baş kapanacak veya saçın bir teli bile görünmeyecek diye bir kayıt yoktur.
Dışarı çıkarken cilbâb giyilmesini öneren ayet, hür müslüman kadınları ile cariyeleri ayırmak için geçici bir gerekçeye dayandığından, hükmü de geçicidir. Bugün cariyelik diye bir sınıf yoktur. Bütün insanlar hürdür, devlet otoritesi tamdır, her mensubunu koruyacak şekilde yapılanmıştır. Çağımızda, müslüman kadınlar dış elbise almaya lûzum görmeden dışarıya çıkabilmektedirler. Şu halde ayetteki gerekçe kalktığı için hükmü de geçersizdir. Nitekim Ülkemizde uygulama da böyle olmuştur. Cilbâb giyilmeden Nûr 31 ayetinin öngördüğü bir giysi ile dışarıya çıkma, islâmiyet'e uygun bir örtünme tarzıdır.
YAŞLI HANIMLAR ÖRTÜNMENiN DIŞINDA
24/60 : Artık nikâh arzuları kalmamış, hayızdan ve evlâttan kesilen kadınların, kasden süslerini (zinetlerini) göstermeye çalışmadan, örtülerini bırakmalarında kendileri için bir günah yoktur. Ama sakınmak için titiz davranmaları, kendileri için daha hayırlıdır...
Kur'an; çocuk yapma ümidi kalmayan yaşlı hanımları, örtünmenin dışında tutmaktadır. Ancak iffetlerini korumaları, dikkat çekici, tahrik edici giyinmemeleri, vücut teşhirciliği yapmamakta titiz davranmaları, kendileri için daha hayırlı olacağı vurgulanmaktadır.
Hacca giden bazı yaşlı hanımlarımız; daha önceleri normal giyindikleri halde, hac dönüşlerindeki aşırı örtünmelerinin nedeninin, bu ayeti bilmediklerinden kaynaklandığı kabul edilmektedir. Ayette görüldüğü gibi, çocuk yapma ümidi kalmayan hanımların örtünme yükümlülükleri kalmamaktadır.
NiÇiN AŞIRI ÖRTÜNME UYGULANDI?
42/21: Yoksa onların bir takım ortakları var da, dinen Allah'ın izin vermediği şeyleri kendileri için yasallaştırıyorlar mı?...
39/3 : Dikkat edin! Halis din, yalnız ve yalnız Allah'ındır...
Din, yalnız ve yalnız Allah'a mahsustur. Peygamberlere de ancak tebliğ görevi verilmiştir. insanlar için gerekli ilâhî hükümler Kur'ân-ı Kerîm ile belirlenmiştir. Kitap'ta yer almayan, izin verilmeyen bir takım uydurulmuş şeyleri diledikleri gibi din yapanlar, Allah'a ortak koşan zalimlerden başkası değildir.
Kur'ân ve Sünnet'te aşırı örtünme olmadığı halde, niçin islâm Ülkeleri'nde kadın, çarşaftan peçeye kadar, türlü bezlerle kapatılmıştır? Bunun nedenleri araştırıldığında, islâm Din'i ile hiç bağdaşmadığı, hastalığın tamamen toplumun yapısında olduğu anlaşılır. Arap ülkelerindeki çok evlilik ve cariye sisteminin neticesinde, aile yuvasındaki evin hanımları, kocalarını birçok eş ve cariyelerle paylaşmak mecburiyetinde kalmışlar, kadınların haklı isyan ve kıskançlıklarını önleyebilmek için Din gereğidir. uydurmasıyla, onları aşırı örtünmeye tabi tutarak eve kapamışlardır.
Çok evlilik. islâmiyetin geldiği dönemlerde Arap toplumunda çok evlilik hat safhada yaygındı. Herşeyin güç ile ölçüldüğü o devirde kadına değer verilmez, ikinci sınıf insan muamelesi yapılırdı. Bir erkeğin 10-15 eşi olabilir, boşadım sözü ile de kadın her an kapı dışarı konabilirdi.
islâmiyet; aile yapısını ıslah etmek için, önce evliliği dört hanımla sınırlamış ve bunun için de ağır şartlar getirmişti. En uygun ve adil olanın tek eşlilik olduğu belirtiliyordu, çok eşle evlenme alışkanlıklarının terk edilerek, tek eşle yetinilmesi zamana bırakılıyordu. Peygamber Efendimizin vefatından sonra birden fazla evlilik bırakılacağı yerde, erkek nefislerinde taht kuran çok eşlilik, Dinî hüküm olarak genelleştirildi. Yeni eşlerin gelmesiyle mağdur olan birinci eşlerin isyanı, aşırı örtünme ve eve kapatmakla önlenilmeye çalışıldı.
Cariye sistemi. islâmiyetten önce Arap toplumunda, kabileler arası savaşta esir alınan köleler ve cariyeler bulunmaktaydı. Onların hürriyeti yoktu, perişan bir durumdaydılar, muhtelif işlerde çalıştırılır, mal gibi de satılırdı. Kız ve kadınlardan oluşan cariyeler sahibinin bütün arzularını, bu arada cinsel isteklerini de yerine getirmek mecburiyetinde idiler.
islâmiyetin geldiği zamanlarda, Arap toplumuna kölelik ve cariyelik iyice yerleşmişti. Bunu yasaklamak mümkün değildi. Kur'ân; bu zavallı insanlara yapılan zulmü ortadan kaldırmak için, özendirici teşvikler yaparak köleliğin yavaş yavaş terk edilmesi gereğinin mesajını, birçok ayetlerle verdi. Nûr 24/33 : ...Dünya hayatının geçici menfaatini elde etmek için, namuslu kalmak isteyen cariyelerinizi fuhşa zorlamayın... Her türlü zulmün karşısında olan islâmiyet, zaman içinde bu haksızlığın giderilmesini istiyordu. Hz. Peygamberimizden sonra kölelik tamamen kaldırılacağı yerde, Emevî ve Abbasiler zamanında islâmı yayma savaşları ile ele geçirilen binlerce insan köle ve cariye haline getirildi.
Pazarlardan satın alınan cariyelerin, efendileri (sahipleri) ile cinsel ilişkide bulunmaları, evin nikâhlı hanımında büyük sıkıntılara neden olmaktaydı. Kadın yuvasını terk ederek baba evine gittiği gibi, cinsel intikam istekleri de önlenemez hale gelirdi. işte Kur'ân ve Sünnet'te bulunmayan bu aşırı örtünme ve eve kapama, kadının cinsel intikam hislerini önlemeyi amaçlayan bir tedbir olarak, islâm ülkelerinde asırlarca uygulanmıştır.
Kimler aşırı örtünmeyi yaygınlaştırdı? Dünya nimetlerine, bilhassa kadınlara aşırı düşkün, ilim ve imandan yoksun devlet adamları, parayı tanrı edinen zenginler ile sözde din adamları; aralarında tam bir işbirliği yaparak, kendi kötü nefisleri istikametinde kadını aşırı kapatmışlar ve insan haklarına aykırı birçok uydurma hükümler oluşturarak onları eve hapsetmişlerdir. Bilhassa din adamlarının(?) davranış ve faaliyetleri çok üzücüdür. Kur'ân'daki bazı ayetler bilerek yanlış yorumlanmış veya çarpıtılmıştır. Kadınların giyim-kuşamı ile ilgili birçok uydurma hadis üretilerek, kadının tüm vücudu hatta sesi bile zinet kabul edilmiştir. Ayrıca kişisel yorum ve fetvalar ile, kadın ile ilgili Kur'ân ayetlerine aykırı birçok hükümler de oluşturulmuştur.
(Bkz. Prof. Dr. Zekeriya Beyaz-islâm ve Giyim Kuşam-Say:230-240)
Allah katında erkek ile hiçbir farkı olmayan kadın, aşırı örtünme ve eve kapatılmakla ikinci sınıf insan durumuna düşürüldü. Oysa ne Kur'ân'da ve ne de Sünnet'te böyle hükümler bulunmamaktadır. Bunlar Hz. Peygamberimizden sonraki zamanlarda yapılan saptırmaların bir ürünüdür. Bazı islâm Ülkeleri; nüfusunun yarısını teşkil eden kadını cemiyet hayatına sokmadığı için, onun büyük gücünden faydalanamamış, her alanda geri kalarak da gelişememiştir.