candan can kopması deyimini önceden anlam veremeyip anlamazken, birdenbire, daha büyüyememişken bile, ta derinden yaşamaktır.
önce bir hastalık gelir sarar çepeçevre. onun bedenini, senin yüreğini. ameliyatlarını seyredersin çaresizce, sonra saçlarının dökülüşünü. baban, sen ve o banyoya gidip, karşılıklı ağlayarak saçlarını traş edersiniz. umutla bakar gülümsersiniz birbirinize. sen onun moralini iyi tutmak için güler, onu gıdıklar, espriler yaparsın, ağlamış olduğun belli olmasın diye göz makyajı yaparak gezmişsindir evde, ama o gece herkes yattıktan sonra mutfak balkonunda,çöpün yanındaki poşette duran saçlar avuçlarında, ağladığını bilmiyordur.
sonra her sabaha korkuyla uyanmayı öğrenirsin, bir de geceleri uykundan uyanıp, ayaklarının ucuna basarak onun odasına gidip nefesini dinlemeyi.
tüm acılarına rağmen hala neşelidir, o senin annendir çünkü, sana güçlü olmayı da o öğretmiştir. iyi olduğu günler kardeşini ve seni alıp gezmeye çıkartır, gülersiniz, o bembeyaz dişlerini ortaya çıkararak gülerken, sen doya doya bakarsın belki yarın göremem diye.
gözyaşlarına tanık olursun kimi zaman,isyanlarına, o ağrıdan kıvranırken sen de başında oturur uyumazsın,ertesi gün sabahın köründe okula gideceğin halde, 'git yat artık sen kızım' der, omuz silkersin gitmem dersin. sonra alır hastaneye yatırırlar. iki hafta ayrı kalırsın ondan, bilgisayarın ekranında fotoğrafınız duruyordur baktıkça gözlerin dolar. sen okuldayken baban kardeşini anneannene bırakır, ilk defa okuldan boş bir eve geliyorsundur, mutfakta seni bekleyen, sen onun hazırladığı bilumum kek, poğaça ya da yemekleri iştahla yerken, kahvesini içerek o gün yaptıklarını dinleyen annen ilk defa yoktur. ne yemek yemek ister canın ne ders çalışmak, ne de televizyon seyretmek. bir yere oturur saatlerce boş boş duvarlara bakarsın. bir yetenek yarışmasına katılmışsınızdır arkadaşlarınla, babanla kardeşin gelip izlerler seni, gözün hep onu arar ama hastanededir. birinci olur yarı finale kalırsınız, telefon edip çığlıklar atarak verirsin haberi.
sonra çıkar hastaneden doktor iyiye gidiyor der, sevinç gözyaşlarıyla sarlırsınız birbirinize, o gece babanı odadan kovup sarılıp uyursunuz. o kadar özlemişsindir ki kokusunu sırf o kokuyu duyabilmek için uyumamaya zorlarsın kendini. final günü gelmiştir bu kez baban ve kardeşinin yanında annen de vardır,gözlerinde yaşlarla izlyordur seni. sonuçları beklerken yanına gelir sarılırsınız, konuşmaya bile gerek duymasınız seninle gurur duyduğunu biliyorsundur. takım arkadaşlarından biri annen neden ağız maskesi takıyor der, başını önüne eğersin, hasta,mikrop almaması gerekiyor dersin.
herşey güzel gider. anneler günü olur, annen anneannene hediye almıştır, gidip verip geleyim der. sen anne dersin, gitme tek başına, bu aralar çok başın dönüyor, biz de gelelim. yok der sizi boşuna yürütmeyeyim şimdi bu sıcakta. ısrar edersin kabul etmez,gider. bir saat olur yok, iki saat, üç saat. ararsın ulaşamazsın. babanı arasın delirmiş gibi, duymaz. en son arar seni geliyoruz kızım der. bir açarsın kapıyı annenin başında sargılar üstü başı kan. seni dinlememiş, tek gitmiş, başı dönüp düşmüş işte! mahvolursun onu öyle görünce. iki gün sonra yine götürürler hastaneye sen daha doyamadan. anneannenlerde kalmaya başlarsın kardeşinle. mesaj atarsın annem seni çok özledik diye cevap vermez. sonradan öğrenmişsindir ki cevap verememiş.
düşünce beynine sıçramış ne varsa. konuşamamaya başlamış gittikçe, peltek peltek seni sayıklarmış o haliyle. sen üzülme diye göstermezlermiş.
sonra o gün sabaha karşı evde sesler.. uyanıyorsun ama korkuyorsun odadan çıkmaya hissetmiş gibi. kapılar kapanıyor,gidenler var. bir süre sonra mecbur odadan çıkıyorsun. heres salonda ağlıyor. ne var diyorsun. daha fazla dayanamadı diyorlar. gerisi flu.. yerlere atyorsun kendini,bağırıyorsun saçmalamayın o bizi bırakmaz diye. küçücüksün daha.. daha 14 yaşında. baban geliyor sonra, gözleri kan çanağı. hayatında ilk kez aşık olduğu, senin bile çözemediğim bir sevgiyle sevdiği kadını elleriyle uğurlamış ölüme..sarılıyorsunuz. kardeşinin hiçbirşeyden haberi yok. kör gibisin. buz gibi bi rüzgar içinden dev gibi bir prça söküp götürmüş gibi. sanki kalbin de o tabuta, mezara konuyor. inanamıyorsun. sanki başkası gömülüyormuş gibi bakıyorsun o çukura. işte o gün yeni bir hayat başlıyor senin için.
***
şimdi kaç sene geçti aradan... sensiz bir sürü doğum günün kutladım anne, bir sürü bayram... hiçbiri sen varkenki gibi değildi. hiçbir pasta senin muzlu pastana benzemiyor, hiçbir yemek senin yemeklerine. kıyafetlerini aşırmak hiç eğlenceli değil artık, zaten benim oldu hepsi. gece uyanıp yanına sıkışamıyorum çünkü babamın bir yanı hep boş zaten. sen varken uykuyu sevmezdik, cuma günü gece geç saatlere kadar battaniyenin altında oturup film izlerdik. şimdi uykuya çok düştüm ben ,başımı yastıktan kaldıramıyorum. kaç cuma battaniyemizi alıp yanımda azıcık boş yer bırakarak film izlemeye çalıştım, olmadı. hep uyuyakaldım. en çok sesini aradım ama. kahkahalarını. ilk günler sağır oluyorum sandım, kulaklarım uğuldadı. sensiz eksik kaldık anne. artık evimiz yuva değil sadece bir ev.
ama en çok koyan da ne biliyor musun sözlük, mezuniyetimde, evliliğimde, doğumumda, yani yaşanacak bütün özel günlerin hiçbirinde, onu yanımda göremeyecek olmam. sen şimdi benim rüyamsın anneciğim. her gece sarılıp uyuduğum hayalim..