gecenin bir yarısı eve gelinmiştir. halbuki o saatlerde eve gelmek pek huyu değildir çocuğun. tek kelime dahi etmeden odasına doğru yönelirken anne sorar:
-"niye geldin eve?"
-"e zaten gelecektim demiştim ya belki kalırım diye" diye kıvırır çocuk, halbuki koca bir yalandır bu.
anne anlamıştır pek tabi anında birşeyler ama sıcağı sıcağına üstelemez, peki der, susar, sabah olmasını bekler. ertesi gün beraber büroya gidilir. çocuğun yüzünden düşenler bin parçadır. ama anne sabırla tek bir soru dahi sormadan bir açıklama bekler. ve dakikalar sonra çocuğun gözlerinden dökülen yaşlarla yaşananlar anlatılır. (bkz: #14145875) bir annenin herhalde en çaresiz kaldığı andır çocuğunu, hem de artık belli bir yaşa gelmiş olan çocuğunu ağlarken görmek. ama o anda başka hiçbir insanın sizi onun kadar şefkatle teselli edebilme ihtimali yoktur dünyada. anlayamasa bile gözyaşlarının buncasını, en azından başınızı aldımı kollarının arasına "ağlama oğlum bak değmez" dediğinde, yaşınız kaç olursa olsun siz küçük bir çocuk olursunuz.