piyonla evlenen vezir

entry275 galeri video1
    213.
  1. körebe oyununda kızların memelerini mıncıkladığım, saçlarını çekip çekip kaçtığım yıllardı.
    henüz çok küçüktüm...

    mahallemizdeki erkekler kendi aralarında maç yaparken, silahçılık falan oynarken ben sürekli kızlarla idim. ya valeybol oynar, ya birbirimizin ellerine şaplatır, ya ip atlar, ya da kaydırak oynardık. dertsiz ve tasasız günlerdi.
    henüz çok mutluydum...

    zira bu mutluluğumun en büyük sebeplerinden biride hoşlandığım kızın sürekli bizimle oyun oynamasıydı. adı pervin idi.

    ah pervin
    ah pervinim...
    1 can daha kazansın diye yakar topunu usulca eline verdiğim.
    istop da sürekli adını zikrettiğim.
    gördüğüm halde görmemezlikten gelip sobelemediğim
    benim mavi kurdelalı küçük kelebeğim.
    pervin
    pervinim...

    pervini bana bağlayan en büyük etkenlerden biriside dobra oluşu idi. düşündüğünü hiç çekinmeden söyler, yalanı asla sevmezdi. bir gün beraber merdivenlere oturmuş dondurma yalarken, ömür boyu beynimden çıkmayacak olan o cümleyi kurdu;

    - ben sezgin'i çok seviyom sidikli.

    ( sidikli benim lakabımdı ) ama konu lakabım değil sezgin piçiydi. nasıl olur da benim kelebeğimin kalbini çalabilirdi. bu nasıl bir cümleydi. sanki jerry tom'a teslim olmuş, safinaz kabasakal'la kaçmış gibiydi. olamazdı. olmamalıydı. elimde dondurma, dilim bi karış açık öyle kala kalmıştım. bu dalgınlığı, bu hüznü şloopss sesi bozdu.

    - dondurmanı düşürdün sidikli
    + sıçtırtma dondurmanı pervin. o çocuk sana göre değil
    - öyle deme. o yakışıklı bi çocuk . hem çok zeki biri.
    + neresi zeki be. salağın teki o.
    - salak değil bikerem, hem santranç bile oynamasını biliyo naberr.

    bu laf, beni birden düşüncelere sevk ettirdi. demek sezgin ibnesini satranç bildiği için sevmişti. diğer çocuklardan ayıran özelliği buydu. ben sezgini yenersem belki de pervin bana aşık olacaktı. artık o küçük kalbi benim için çarpacaktı. bi şekil de sezgini yenmem ve pervininde buna şahit olması gerekiyordu.

    ama nasıl?

    o zamanlar aklım piçlikten başka bi şeye çalışmadığından hemen deli bedri'ye haber verdim. deli bedri mahallemizin en psikopat çocuğuydu. çöp konteynırını didikleyen kedilere usulca yaklaşır, kuyruğundan tutar ve çevirip çevirip havalara fırlatırdı. oyun oynayan çocukların misketlerini avuçlayıp kapış yapar, maçın en zevkli yerinde oyuna dalar, topu alıp her kesi peşinden koştururdu. onlara çalım atar, kaptırdığı zaman ' at ulan topu ' deyip tekrar geri alırdı. her kes ondan korkardı. çünkü o çok iri ve kuvetli biriydi. bu bedri'yi 5 ateri jetonuyla kandırıp sezgin piçiyle konuşmasını/ tehdit etmesini sağladım. plan şuydu. - sezgin satranç takımını alıp pervinlerin bahçeye gelecek ve çaktırmadan bana yenilecekti. 'vay be kukla çok zekiymiş' falan diyecek, pervinin karşında beni övüp övüp duracaktı.
    henüz çok çakaldım...

    hülasa pervinle merdivenlere oturmuş, o piti piti yapıp ellerimizi şaplatırken sezgin birden bize doğru yaklaşmıştı. elinde satranç tahtası, kafasında bandaj vardı. ( anlaşılan salak bedri işi baya bi abartmıştı ) pervin acınası bi ses tonuyla '' noldu kafana vezir '' dedi.

    sezgin= yok bişey piyon. önemli değil düştüm.
    kukla= ne veziri ? ne piyonu be.
    pervin= vezir sezginin lakabıdır. o da bana piyon der.
    kukla= niyekine.
    sezgin= boş ver sebebini kukla. istersen gel seninle oynayalım. bilir misin satranç?
    kukla= eh işte.
    pervin= asla veziri yenemezsin kukla. o 1 numaradır.
    kukla= e peki görcez bakalım.

    ilk hamlemi yaptığımda hemen vezi.. şey yani sezginin sıfatına baktım. sezgin hafifçe kafasını çevirip göz kırptı. evet bu bi sinyaldi. yenilecekti. tanrım, bi oyun bu kadar mı zevkli olabilirdi? yalandan yere düşünüyomuş gibi yapıp parmağımı emiyor, elimi çeneme koyup zeki biri olduğumun resmini çiziyordum. hem de pervinin tam kalbine. göz bebeğinden taa içine...

    pervin bile şaşırmış 15 dakka da sezginin aklını almıştım. şah ve mat. yenilmişti sezgin. utanmasam ' siktir git ibne öğrende gel ' diyecektim. ama demedim, diyemezdim. pıtırcığımın o salak bakışını az daha seyretmeli kendimle gurur duymalıydım. pervin kendine gelerek, sezgine döndü ve;

    pervin= nası yani ya? nası?
    sezgin= demek ki kukla benden daha zekiymiş piyon.
    pervin= lütfen vezir, al satrançını git bahçemizden.
    sezgin= neden kovuyosun ki.
    pervin= bu kukla daha ip atlamayı bile bilmiyo ama sen ona yenildin.
    sezgin= olabilir.
    pervin= olamaz. defol git burdan. defollll.

    çok kızmıştı pervin. lütfen sen git deyip kovdum sezgini. artık pervinle baş başaydık. bu olay karşısında çok hislenmiş olmalı ki dayanamayıp ağlamaya başladı. hemen baş parmağımla göz yaşını silip, kafasını göğsüme bastırdım. saçlarını parmaklarıma doluyor, o görmeden pis pis sırıtıyodum.
    henüz çok fırsatçıydım...

    az biraz sonra iki elimle yanaklarından tutup, gözlerinin içine bakarak;

    - yeteneklerimi hafife alıyorsun pervin dedim.

    işte bu cümleyi söylediğim güne hep lanet okudum ve halen de okumaktayım, çünkü babamın mesleğinden dolayı o mahalleden taşınmış ve pervinden ayrılmak zorunda kalmıştık. sezgin de bunu fırsat bilip her şeyi pervine anlatmış. kukla böyleyken böyle yaptırdı demiş. artık onların yüzüne asla bakamam. zaten şimdi onlar da çok mesut. pervin sezginle evlenmiş. yani piyonla vezir evlenmiş. piyonla evlenen vezir peh!

    şimdi kıskandın mı diye soranlar olacaktır. kıskanmadım. asla da kıskanmam. niye kıskanayımki hem. tanrım kimi kandırıyorum ki!

    evleri var kale gibi.
    çocukları var fil gibi
    pervin olmuş at gibi
    nasıl kıskanmayım lan zibidi.

    ***

    ah ulan pervin. yaktın yıktın beni.
    bu senin şerefine zilli,
    yine de mutlu ol emi.

    yazan;

    salak aşkın, siydikli.
    0 ...
bu entry yorumlara kapalı.
© 2025 uludağ sözlük