çocuk parkı

entry22 galeri
    12.
  1. izmaritten doğan güneş

    deniz: seni çok seviyorum.

    *******

    evden dışarı çıkmaz oldun. yine depresif çizgine doğru yol alıyorsun. halbuki eskiden ne kadar da pozitif bir insandın. arkadaşlarının göz yaşlarını saniyesinde neşesine gömen, hayat dolu bir kızdın. paylaşırdın. hatta daha yedini doldurmamışken sokağa çıkardığın salçalı ekmeğini bir evsizle paylaşmıştın. sonra, sen kendinle barışıktın. gündüze gitar, geceye kemandın. aşka tutku, izmir'e kordon, yıldıza yıldız...

    ne kadar çok kaybettin? kendinden ne de hızlı vazgeçtin? gözün temasına mümkün kılmayan bir hızda parçalandın. ruhunun her zerresini lokma lokma yere saçtın. kimselere fark ettirmeden, ölüm sessizliğiyle, telaşsızca eridin. kabullendin.

    nefessizsin. içine çektiğin de ne böyle? hadi daha fazla oyalanma. odanın kapısını araladığında koridorun başındasın. balkona çıkmak için koridorun sonunda, solunda kalan mutfaktan geçmeli. baban tatlıları tırtıklamak için orada olmasa bari. ağzını açmadığın sürece açmaz ağzını ama biliyorsun: anlar. çok sevdiğin baban bir bakışınla öykünü önüne koyar. ama korkmanın lüzumu yok, ilerle.

    hiç değilse bir tutam nefes çekiyorsun içine. balkon bu evin sana huzur veren tek alanı. üzülüyorsun, çünkü eve dahil olmasına rağmen evin dışında kalan tek yeri. ailenle dahi aynı sınırları paylaşamadığını, babanla karşılaşmaktan çekinmenin verdiği irdelemeyle bir kez daha algılıyorsun. istemsiz, yine ve yine iç çekiyorsun.

    acıktın mı sen? yoo, hayır! raskolnikov'un (öğrense onun bile kabullenmeyeceği) gereksiz bir parçasısın sen. onun aksine işlemediğin bir suça kendini hapsederek cezalandırıyorsun. sana şu an için yemek yok. acıktın mı? yak bir sigara! daha büyük bir ceza ve keyif olabilir mi? balkonun parmaklık olarak algıladığın korkuluklarına daldın.

    *******

    esinti: seni çok seveceğim.

    *******

    gitmemesi için ne de çok şebeklik yapmıştın değil mi? nasıl da sarmıştın sözlerinle? gözlerinden akan pür sevgiden başka bir sel değildi. ruh ikizinden vazgeçemedin. aksi nasıl olabilirdi ki?

    senin aksine, daha soğukkanlıydı. "bak canım"lı her cümlesi zehirli bir mızrak. eskiden olsa bayılırdın bu cümlelerine. ne güzel sarınırdın bu "bak canım"lara. şimdiyse umut duvarına vurulan her bir balyoz darbesi...

    ne o? evet evet. yüreğinle kavgaya hazırlanıyorsun. o üç beş metrekarelik alana çıktığından beri neredeyse bir paketi devirdin. her bir izmaritle silahlanıyorsun. savaş hazırlıkları bunlar, sigaranın küllerinden ruhunun küllerine uzanan...

    *******

    duvarında iki çocuk ve parkı. on bir -hani bilemedin- on iki yaşlarında iki dünyalar tatlısı. ellerinde erdal bakkal'dan aldıkları gazoz şişeleri. ergenlik çağının sınırında gezinen deniz ve esinti, daha ana okulundayken tanıştıkları bu yerde, mahallenin çocuk parkında ilk kez iki arkadaş değillerdi. yaşamakta oldukları şeyi yalnızca abi ve ablalarından duyduklarıyla ilişkilendirmeye çalışır durumda, gözlerinde güneş, ve o güneşlerin bir gün batımında çarpışmasıydı yaşadıkları. çocuk parkının tanıştıkları gün elleriyle bile uzanamadıkları duvarının üzerine tırmanmaya çalışırkenki kalpleri, belki yine aynı hızda, bugün o duvarın üzerinde oturur vaziyette, birbirileri için çarpıyordu. aşk için ne de güzel bir ilkti? birbirilerine karşı ne kadar da dürüst, açık ve temiz yürekten söylemişlerdi? belki birkaç gün sonra parkın çocukları değil de abi ve ablaları olarak mahallenin rengine renk verecek olan deniz ve esinti, ruhları içinde kaybolmuşlardı. hafif bir imbat esinti'nin saçlarını deniz'in burnuna taşıdıkça taşıdı. en sevimli utangaçlığıyla deniz, esinti'nin eline kendinden bile saklarcasına yaklaştı ve tuttu. hayatında hiçbir zaman bu kadar kızarmayacaktı. ailesinden gizli saklı televizyon açtığı zamanlar ekranda gördüğü ölçüde öğrenmiş olduğu o bilinmezlikle esinti, gözlerini sonsuz bir gün batımına doğru kapatarak deniz'in dudaklarına...

    *******

    gündüzü geceye çevirdin bir kere daha. bu sefer tan vaktini bekliyorsun. eski savaşlardan ilham aldığın şüphe götürmez. hayalini kurduğun çocuğun güneşle birlikte doğmasını ister bir hâl. ilk kez gittiği şehirlerde görmek istediği ilk yer çocuk parkı olan kadın, sen, yazmaya karar verdin. yaşayamadığını yaşatabilmenin verdiği umutla, çocuk parkını çevrelediğin duvarıyla...

    not: öykü, butun tursular aynidir nickli arkadaşımızın (#13016826) ve (#12472642) girilerinden esinlenilerek yazılmıştır. gerçeklerle uzaktan ya da yakından ilişkisi olup olmadığı hakkında herhangi bir tahmin yürütülmemektedir. üslup ise mehmed uzun'un sen isimli kitabından etkilenilerek yazıya geçirilmiştir.
    öykünün edebi anlamdaki yetersizliği için af dilenir.

    edit: yazım yanlışı.
    5 ...
  1. henüz yorum girilmemiş
© 2025 uludağ sözlük