ne tuhaf oysa gerçekçi hiç kimse acıdan güçlenerek çıkmaz. hiçbir acı insandan, muhakkak bir hayalini kurban almadan gitmez. belki de çocukların hayallerle dolu olmasının sebebidir, hiç acı çekmiyor olmaları. kim bilir belki hepimizin çocukluktan çıktığı ilk an, gerçek acıyla yüzleştiğimiz andır. işte sırf bu yüzden, gerçek acının her gelişinde bir hayalimizi alıp götürmesinden, en çok acı çekenimiz en olgun en gerçekçimiz oluverir.
öte yandan bir de içerme durumu var. acı dakikasında kanayan yaraları kapatmak için insan, yeni bir insan doğurup giyer. eski benliğini de içeren "yeni" biridir artık. ne kadar çok acı çekse, o kadar yenileyecektir kendini. çünkü kainatın en uyumlu yaratığıdır. ama o acı kalır içerde, içerde, daha dipte en içerde...
peki güç nerede?
sadece hepimiz gitgide yavşaklaşıyoruz. acıyla kat kat olup yenileniyoruz hepsi bu.