metin uca için yapılan eleştirilere bakıyorum da; genelde "soytarılık", "akp hükümetine bok atması" gibi konularda bu eleştirilerin yoğunlaştığını görüyorum.
şahsen muhalefete inanmaktan da ötede tapan bir kişiyim. eleştirmeyi, karşı çıkmayı çok seviyorum. bu hayatımda da böyle toplumsal moplumsal meselelerde de böyle. bu güzeldir demiyorum lakin yıllar içinde kendimin bu yönünü tanıyabildim. ayrıca muhalafet yapan insanları da -e doğal olarak- seviyorum, önemsiyorum. lakin metin uca denince bir "aa bizim metin" duygusu saramıyor içimi.
cumhurbaşkanlığı olayına değinmeden olmayacak sanırım. metin uca, bir tepki vermiştir. kanımca önemli de bir tepkidir bu. bir mizahçıya yakışabilecek bir tepki. ha yanlış noktalarına değineceğim bu eyleminde.
birincisi, askere sırtını dayayarak olmaz metin abi. makina programında okan bayülgen'in sorduğu "sizce savunma için ayrılan kaynaklar fazla mı?" sorusunu "hayır değil" demiştir. okan bey de o kadar dahiyane cevaplamıştır ki, "seni zeki cumhurbaşkanı seni... adayı seni..."
bu tutumuyla metin uca ülkedeki bu chp-bürokrasi-cumhuriyet gazetesi üçgenindeki aydınları bir kez daha su yüzüne çıkarmıştır. ne kadar çelişkili ve ne kadar kör olduklarını. demokrasi savunuculuğu yapmak ama bunu silahların, askerin o kalıplı gövdesinin altından sarkan gölgesi içinde yapmak. işte o açıdan tebrik ettim metin uca'yı çok güzel yansıttı bunu, saklamadı.
ikincisi, yine o malum üçgendeki aydınların düştüğü bir yanılgıya düşerek tekrar eksikleri gösterdi. dedi ki, "keşke cumhurbaşkanını halk seçse" ah metin uca ah! o emniyet sübabı olmasa, meclisin seçimine bırakılmasa karşı devrim dediğiniz adamlar ta 1950de almaz mıydı o makamı elinizden. halk seçseydi o üçgendeki sizi seçer miydi? ki görüyoruz halk seçince bunları seçiyor.
yazım yavaş yavaş engin ardıç yazısına dönmeden toparlayayım. metin bey iyi etmiştir hoş etmiştir ama ülkem hakkındaki çıkmazları bana hatırlatmış üzmüştür.