dikil şimdi parmaklarının ucunda, bu son balemiz kızım...
göz yaşların nüksediyor yine dağarcığıma.
ve darağacında sallanıyor esarete aşık yarınlar.
fevren öpseydim dudaklarından, daha mı az fevahiş kusardı acaba dünya?
ya da her gece aynamda ölürken yokluğuma, hudutlarım daha mı çok azalıyor tanrılara?..
söylesene kızım, henüz mürekkebe bile banamadığım o gözlerini kim döllüyor şimdi?
vaftiz edilmemiş rüyalarımıza hangi gölge dokunuyor,
hangi pusu bekliyor yatağında... hangi yatak sırtımdan vuruyor beni kahpe rüyalarında!?
söylesene kızım... hangi rüyanda pusu kuruyor gözlerin bana?
şimdi yokluğun elimde yarım kalmış bir ekmek parçası...
yoo hayır... paylaştığım için üzülmüyorum;
sadece lanet olası bir kuş mu toplayacaktı yerden tüm kırıntımızı?
ya da kıskanç bi' rüzgar mı taşıyacaktı her bir parçamızı?..
nasıl yürüyeceğimi bilmediğim bir yoldayım şimdi.
ahvale küskün sesim titriyor yine. güneşin altında gölgesiz bir mücerred,
karanlığı özlüyor her defasında. ve karanlıkta arıyor gölgesini her yalnızlıkta.
oysa ki çok korkarım ben karanlıktan...
bak birazdan yine ayrılıyor yol, üstelik güneşime kasteden uhrevi karanlık gülümsüyor yeniden...
bu son gidişin olsun kızım! intihar süsü bırakıp kaçtığın dünümüzle bırak beni.
artık sadece güneşime kürtaj yapan,
kötü bir annesin şimdi.