iç sesin fazla yüksek olması dolayısıyla hayattan kopma durumudur. kendi kendine değerlendirir yalnız insan her durumu, her olayı, her olmuşu... o kadar çok konuşur ki kendi kendine; başkasının sesine kulakları tıkanır, kendi sesi dışındaki tüm sesler birer mırıltıdan ibaret kalır.
çevresindekiler anlayamaz neler geçtiğini yalnız insanın aklından. kendilerini yakın sanar çoğu da hatta o insana. ama kolay kolay içine giremeyeceklerini bilemezler, kavrayamazlar. yalnızlık bi nevi lanettir doğum itibariyle. öyle bir lanet ki; acının da mutluluğun da aşkın da tek bir ruhta en yıpratıcı haliyle vücut bulmasına sebep... ''iç dökme'' denilen mefhumdan uzak, mırıl mırıl bir hayata hapseden...
düz insan olmayı diler bazen yalnız insan... daha düz, daha az iç sesi olan, daha az düşünen ve hatta daha az hisseden... dener de hatta... ama berecemez.
işte yalnızlık bu beceriksizliğin sonucu olarak yapışır kalır bünyeye. insanları sıkmamak için az konuşur, çok güler. ama her yutulan her kelime, içe atılan her duygu sizi sona yaklaştıran bir yeni adımdan başkası değildir.