atatürk heykellerine harcanan para

entry206 galeri
    106.
  1. bu konu hakkında da söylenebilecek çok fazla söz yoktur. bakış açısına ve kişiye göre pahalı yada ucuz olabilir fakat böyle bir lidere paha biçmek ayrı bi densizliktir.

    neyse sözlerimi biraz alakasız bir alıntı ile bitirmek istiyorum!!!

    Bu yüce fermana can baş üstüne deyip, Seyyid Muradi'yi çağırttım. Seyyid Muradi, emrimdeki reislerden Durak Reis'in baştardasında gazalara iştirak eden bir deniz yiğidi idi. Gazalarımızı nazımla destan edip söylerdi. Yazdıkları hoş şeyler olup gaziler ezber eder, okurlardı. Muradi'ye dedim ki.

    — Baka Muradi! Bizler için artık dünyada işitilmedik nesne kalmamıştır.Hemen arzumuz, bu fani alemde bir eser bırakıp ahfadımızın hayır duasına vesile kılmaktır. Nitekim denilmiş ki:
    Er odur ki dünyada koya bir eser,
    Esersiz kişinin yerinde yeller eser.
    Benim dediklerimi nesirle ve nazımla yaz. Bu dünyada gazalarımızdan sonra bir de kitap koyup gidelim.
    Muradi benden dinlediklerini, kendi gördüklerini ve öteki reislerden duyduklarını kaleme aldı. Böylece bu eser meydana geldi.

    Hemen vasiyetim, iş bu kitabı okuyan din kardaşlarımın beni, yoldaşlarımı ve bütün mücahidleri hayır dua ile yad kılmalarıdır, vesselam.

    Sultan Mehmed Han -Allah kabrini nurlandırsın- zamanında Midilli feth olunup kafirlerin elinden alındı.

    Sultanın emri ile kul taifesinden bazı kimseler, kaleyi beklemek üzere tayin olunup yazıldılar.

    Bu erlerin kalede kalmaları kararlaşınca, bunlar, şevketlü padişah hazretlerine arzıhalde bulunup, şöyle dediler:

    — Bizim burada kalmamızı ferman buyurdunuz. emriniz can baş üstüne!Gerektir ki bizim ihtiyaçlarımızı da gideresiniz. Zira bizler burada bir alay bekar adamlarız. Bu yer ise bir adadır. Bu taraflarda Müslümanlık yer de yoktur ki onlarla tanışıp,kendi başımıza bir çare bulalım. Elhasıl bizim burada böyle kalmamız çok zordur. Biz buna razı olmayız. Bize bir çare buluverin.
    Sultan Mehmed hazretleri bunların arzıhallerini işitip hak verdi.

    — Kul taifesinin sözleri makuldür. Bunların evlenmelerine bir vesile
    gerektir.

    Deyip, şu vech ile bir emr-i şerif gönderdi:

    — Ol hisarda muhafız kalan kullarım, oradaki kafirlerin kızlarından hangi güzel kızı beğenirlerse usulünce nikah edip alsınlar. Eğer iyilik ile vermezlerse cebren alsınlar. Amma şeriate muhalif almasınlar. Nikah ile alıp evlensinler. Böylece oradaki kafirlerle de aralarında ünsiyet peyda olup, kaleyi muhafaza etmekte kolaylık ola, ve kaleyi iyi hıfz edeler.
    Bu emr-i şerifi alan gaziler memnun ve razı oldular. Gereğince de amel eylediler.

    [düzenle] Babamız Yakup AğaKale muhafızlarının içinde, Selanik yakınlarındaki Vardar Yenicesi'nden, Yakup ağa da vardı. Yiğit, dilaver bir er idi. Bir sipahinin oğluydu. Bahadırlığıyla akranı gençler arasında mümtaz idi. Kafirden ilk kızı alan bu Yakup Ağa oldu. Yakup Ağa kafir kızlarından güzellikte emsalsiz bir dilberi beğenip, nikah edip helallığa aldı. Zevcesi ile bir nice zaman dirlik içinde yaşadı. Dört oğulları oldu. Adlarını ishak, Oruç, Hızır ve ilyas koydu. işte bu Yakup Ağa benim babam olup oğullarının üçüncüsü idim. Ağam ishak hepimizin ulusu idi. Midilli'ye yerleşmiş orada çalışır, kazanırdı, Ağam Oruç, reisliğe heves ettiğinden bir gemi yaptırıp deryada ticarete başladı.Benim de hevesim reisliğe olduğundan, onsekiz oturak bir tekne de ben yaptırıp ticarete başladım.

    [düzenle] Oruç Reis'in Rodos Şövalyelerine esir düşmesiKimseye muhtaç değildik. Kendi işimizi işleyip rahat yaşıyorduk. Ben, daha çok Selanik ve Eğriboğaz'a sefer ederdim. O taraflara sefer etmek hoşuma giderdi. Amma Oruç Reis, küçük karındaşımız ilyas'ı da yanına alıp Şam Trablusu'na doğru sefer etmek istedi. Kaza kader bu ya, yolda giderlerken ansızın Rodos gemilerine rast geldiler. Ulu cenk eylediler. Karındaşımız ilyas şehit düşüp ecel şerbetini içti. Meskeni cennet-i a'la oldu. Rahmetullahi aleyh. Elhasıl kafir gemileri yayılıp, Midilli'ye de ulaştı. Haberi alınca gerek ağam Oruç'un esareti, gerek ilyas karındaşcığımın şehadeti beni ağlatıp perişan etti. Sonunda "Allah'tan gelene hoş geldin, denir. Hüküm tek ve kahhar olan Allah'ındır." deyip "Olacak olsa gerek çar ü na-çar, "Gerek kalbin gen tut gerek dar." Sözüne uyarak işe çare düşünmeye başladım. Midilli'de tanıdığım bir kafir bezirgan vardı. Daima Rodos'a varıp gelip ticaret ederdi. Adı kirigo idi. Bu kafire ağamın halini anlattım. "işte yarenlik dostluk bu günde belli olur." Dedim. Kirigo'yu gemime alıp, Bodrum'a getirdim. Ben Bodrum'da kaldım. Onu, eline Oruç Reis'i kurtarması için onsekiz bin akçe verip Rodos'a gönderdim. "Var şimdi sen Rodos'a git. Ben burada durayım. Bak gör, karındaşım Oruç Reis ne alemdedir. Ona göre bana bir haber getir. Tedbirli davran, kendisi ile görüş." Diye tembih ettim. "Baş üstüne!" Dedi. Bir kefere teknesine binip Rodos'a gitti.

    alıntıdır
    0 ...