insan ruhunun her katmanında gezinen dostoyevski romanı. sibirya sürgünü, hapishanede tanıdığı insanlar belki de günlük hayatta karşılaşılamayacak kadar değişik karakterlere ve yazgılara sahip olduğundan bir nevi ruhlar müzesidir, giriş suç ve cezaya; çıkış sabır ve umuda tabidir.
--spoiler--
belki yanılıyorum ama düşünceme göre, herhangi bir kimse hakkkında, sadece gülüşüne bakılarak karar verilebilir. onun için tanımadığınız birinin gülüşü daha ilk karşılaşmanızda hoşunuza giderse, karşınızdakinin iyi bir adam olduğunda tereddüt etmeyiniz.
--spoiler--
--spoiler--
tobolsk'ta iken, ünlü bir haydut elebaşı görmüştüm, tam anlamıyla vahşi bir hayvandı. görür, görmez, tanımadığınız halde, karşınızda korkunç bir yaratık bulunduğunu anlardınız. onun için ruh alemi diye bir şeyin olmayışı, insanı adeta ürkütüyordu. bu adamda beden ruhu o derece sindirmişti ki ilk bakışta, kendisinde hayvanca zevklere karşı doyulmaz bir hırsla korkunç bir şehvetin yüzde yüz egemenliği sezilirdi. eminim ki bu haydut korenev, insanları kılı kıpırdamadan doğradığı halde, ceza karşısnda iyi pes eden ve tırsan korkağın biriydi.
orlov ise, onun tam tersiydi. bu adam ruhun beden üzerinde kazandığı zaferin canlı bir örneğiydi. onun kendinden başka kimseyi dinlemediği, her türlü cefayıi cezayı küçümsediği, dünyada hiçbir şeyden korkmadığı belliydi. onda anca bitmek bilmeyen bir enreji, sürekli bir çalışma, öç almak için büyük bir hırs görebilirdiniz. yalnız onda her zaman görülen garip bir büyülenme hastalığı çok tuhafıma gitmişti. orlov, herşeye çok yüksekten bakıyordu. hem bunu çaba harcayıp kendini zorlayarak değil, çok doğal olarak yapıyordu. bana öyle geliyor ki orlov'a sadece kişisel üstünlüğüyle hakim olacak bir güç dünyada yoktu. her şeye büyük bir soğukkanlılıkla bakıyor, dünyada onu şaşırtacak bir şey yokmuş gibi davranıyordu. orlov, zeki, geveze olmamakla beraber garip şekilde tok sözlüydü.
--spoiler--
--spoiler--
ali'nin cezaevindeki her türlü ahlak dışı hareket veya haksızlığa duyduğu öfke, güzel gözlerinin içindeki vahşi parıltıdan kolayca anlaşılırdı. bu parıltı gözlerini bir kat daha güzelleştirirdi.
--spoiler--
--spoiler--
insanlar arasında ince ve güzel yaratılmış, sahip olduğu erdemler yönünden zengin öyleleri vardır ki, zamanla onların da değişip bozulabilecekleri imkansız gibi görünür. onlar için gönlümüz her bakımdan rahat olabilir.
--spoiler--
--spoiler--
diri olarak gömülen, mezarda kendine gelince tabutun kapağını yumruklar, oradan kurtulmaya çalışır.
--spoiler--
--spoiler--
duyduğuma, okuduğuma göre, başkasına karşı çok büyük bir sevgi duymak, biraz da ona karşı bencil olmakmış.
--spoiler--
--spoiler--
içinde birtakım aşırı istekleri, gizlediği belliydi. bununla birlikte, kömürlerin yanması küller altında oluyordu...
--spoiler--
--spoiler--
her insan, kim olursa olsun, ne kadar aşağı konumda bulunursa bulunsun, içgüdüsünün etkisiyle hatta bilinçsizce, kendisinin de bir gururu olduğunun göz önünde tutulmasını ister.
--spoiler--
--spoiler--
zulüm, bir alışkanlıktır, insanda bu alışkanlığın kökleşmesi, sonunda hastalık halini alması mümkündür. sarsılmaz inancıma göre, en iyi bir insan bile alışkanlıkla, sanki bir hayvanmış gibi kabalaşıp o derece hımbıllaşabilir. kanla, elindeki kudretle aklı başından gider. hoyratlığı, ahlaksızlığı, içindeki kötülüğü büsbütün geliştirir. aklı, duyguları asla doğal olmayan hareketleri doğal görür; sonunda bundan zevk almaya başlar. böylece bir zalimde hem insanlık hem de vatandaşlık tümüyle yok olmuştur. artık onun yeniden şerefli bir insan olmasına, pişmanlık duyup eski hayata dönmesine hemen hemen imkan yoktur.
--spoiler--