la piel que habito

entry42 galeri
    11.
  1. almodovar’ ın yeni fetiş filmi. temalar yine eşcinsellik ve homofobi ekseninde fakat bu filmde biraz fazla zorlanmış. her ne kadar filmin irdelediği güzel kavramlar olsa da ve yaslandığı birkaç argüman oldukça mesnetli görünse de filmin sadevari girift kurgusu absürd olmaktan kurtulamamış.

    ---olası spoiler ibaresi---

    almodovar’ ın volver ya da todo sobre mi madre’ deki dramatize anlatımını bıraktığı bir filmle karşı karşıyayız. ve bu filmde karikatürize karakterler, ortalıkta hızla konuşan kadınlar da pek yok. kısaca almodovar’ ın pek tanıdık olmadığı şekilde gerilimli bir atmosfer söz konusu. tabi bu atmosferin içine aynı cinsel kompleksler yerleştirilmiş. bana göre çok da iyi olmuş denemez.

    filmin en sağlam önermesi sadece fiziksel görünümüyle yargıladığımız ya da cinsel istek duyduğumuz ve bunun pekala yıkılabileceği yönünde. psikolojideki malum kastrasyon kompleksini erkeklere yaşatarak rahatsız edici, sarkastik bir film olması amaçlanmış. ki bunu başardığını söyleyebiliriz. filmin başında şaşırtıcı derecede vücudu sergilenen, grotesk görünümlü kaplan adam (yani insandaki dürtüsel yan) tarafından tecavüze uğratılan güzel kadının öncesinde erkek olduğunu gösterme fikri tabi buradan çıkıyor. homofobik erkek düşüncesi bu fikirle boğuşurken eminim ki çoğu erkeğin eli genital bölgesine (iğdişlik korkusu) gidiyor ve film bu bölgede amacına ulaşıyor.

    yine aynı kabilden insanların duygulanım ve beğenilerinin salt fiziksel olduğunu ve duyduğumuz isteğin vera’ nın tv’ de izlediği kaplanlardan (kaplan adamı hatırlayalım yine) farklı olmadığını görüyoruz. fikri olarak bu iki farklı yöne çekilebilir. birincisi bunun hayvansı olması ve insani bir değer taşımadığı için aşağılandığı fikridir. ikinci olarak ise bu hayvansal dürtünün içimizde olmasının bizim elimizde olmadığı, bir kaplanın başka bir kaplana tecavüzünü ne kadar yargılayabilirsek elimizde olmayan bu dürtüsel davranış için kendimizi de o kadar yargılayabileceğimiz düşüncesi.

    aslında almodovar genelde daha naif anlattığı için ikinci fikri absürd bulabilirsiniz ama çoğu filminde sakatlık, kaza, felç gibi olayları fon olarak kullanan yönetmenin ciddi bir ampute fetişi olduğu (bkz: attraction to disability) bilinir. tabi biz buna benzer hikayeler anlattığımızda recm tatbikine uğrarken almodovar çift yönlü ve hafif perdeleyerek anlattığında alkışlanıyor. bu noktada almodovar’ ın ciddi şekilde parafiliye sahip olduğunu söyleyebilir, film içerisinde ayrıca odipal kompleks, post elektral etki ve matricide-patricide civarına uğrayan içerikler olduğunu belirtebiliriz.

    filmin bir diğer sağlam önermesi ise tanrısal lanetleme oluyor. bu noktada post travmatik etkiyle kızının dolaylı olarak ölümüne sebep olan erkeği kadınlaştırıp ırzına geçen baba figürüyle klasik hristiyan tabiri ‘baba’ arasında analoji kurarak tanrının da seçme şansı tanımadan bizi cinsiyetlerimiz, dolayısı ile bedenlerimiz içine hapsetmesini, cinsel kimlik seçmemizi imkansız kılmasını karşılaştırıyor. tabi burada kendi eşcinselliğinden yola çıkarak tanrıyı aldığı subjektif kararlar ve yarattığı beden ile verdiği ruhu çelişkilendiren bir psikopata benzettiğini de (kızının intiharına engel olamayan babanın yarattığı kadını sürekli ekranlardan izlemesini de işin içine katalım) söylemekte fayda var. lanetlenen tanrı figürü!

    dediğim gibi bence bunlar filmin sağlam önermeleri ve üzerinde temellendiği esas fikirler. lakin almodovar bunu çok daha basit anlatabilirdi diye düşünüyorum. marquis de sade seven biri olarak ona fazla öykündüğünü söyleyebilirim. ama sade gibi bunu salt itkisel tutup sonunda katastrofik olarak nitelemeyip intikam amacındaki bir psikopat olarak gösterme yolunu seçmiş. ikisinin de samimiyetten biraz uzak olduğunu söylemek gerekir. almodovar’ ın içindeki parafilik eğilimler ve düşüncelerini böyle maskelediğini ve legalize ettiğini düşünüyorum. (bu alanda başka bir başarılı örnek de luc besson’ un geniş kitlelere ulaşan harika filmi leon: the professional’ dır. filmde 40 lı yaşlardaki kiralık katil ile küçük kızın hikayesi güzel bir macera-samimiyet ekseninde aktarılır ve toplumun pedofiliyi nasıl kaldırabileceği kaşıkla yedirilir. ki bu filmde pedofili olduğunu düşünüp rahatsız olan henüz görmüş, duymuş değilim. sanırım bu başarı demektir.)

    demek istediğim şey, almodovar bu hikayeyi karısıyla dürtüsel olarak yatan kardeşinin, kızına bir şekilde tecavüz eden erkeği kadınlaştırıp tecavüzünü haklı gösterip, sonra onu öldüren ve yarattığı kadınla ilişkiye girerek intikam alan, fakat yarattığı frankenstein’ in aslında bunu kabullenmemesi ile yaratıcısını (tanrısını) öldürmesi gibi saçmalıklar kumpanyası şeklinde anlatmasına ne gerek var? ya da izleyicinin kafasını bu kadar bulandırmak gerekli mi?

    içinde bulunduğu beden ve ruha ne kadar baskılansa ya da manipülasyon edilse de ben hala hissettiğim kişiyim diyen ve bunu annesine söyleyip konuyu demagojiyle kilitleyen bir film yapmak için bu kadar konuyu zorlamaya gerek olduğunu düşünmüyorum.

    ---olası spoiler ibaresi bitti---

    genel olarak beğendiğim, almodovar’ ın görsel olarak yine döngüsel kurgu ve yarı pilot çekimler ile yuvarlak nesneleri imlediği, tablo ve heykeller ile konuyu desteklediği filmi. ama almodovar’ ın ilk 5 filmi arasına büyük ihtimalle sokmam sanırım. belki biraz demlenirse durum değişir. izleyin
    5 ...
  1. henüz yorum girilmemiş
© 2025 uludağ sözlük