-dünyanın benim için bir anlamı yok artık. neler oluyor böyle?
-sokaklarda yatan bebekler var. karton kutuların içinde yaşayan insanlar var.
-gözlerine baktığın anda seni vurmaya hazır insanlar var.
-üstelik bütün bunlara alışıyoruz.
-dünya öylesine çılgın bir hale geldi ki yaptığımız bütün seçimlere hayret ediyorum.
--spoiler--
ilk olarak yukarıda ki repliği yazdım çünkü internette okuduğumda filmin ırkçılık üzerine olduğu gibi yanlış bir düşünce hakimdi. filmin anateması değişen dünya düzeni, yozlaşan, vurdumduymaz olan, tahammülsüz olan insanlar ve artan şiddet üzerine bir eleştiri. (örneğin: her sokak arasında çeteler arası savaş sonucu vurulan birileri ve 25ine gelmeden bu yüzden öleceğini düşünen bir delikanlı; bir bahçeye ölüme terk edilmiş bebek, kolunuzda ki saat için sizi öldürmeye hazır bir hırsız; ışıklarda dönmediğiniz için ana avrat söven şoförler vb. gibi ) kadroya bakıp da sakın bir komedi beklemeyin değil çünkü. sinemanın sanatsal yönünü kullanan ve bir mesaj vermeye çalışan iyi filmlerden. sanatsal demişken insanların şizofrenik, depresif yönleri ile yada herhangi bir konusu olmadan metaforlarla bir şeyler anlatan abuk subuk sanat filmlerinden sanmayın. herşey gayet açık ve bizi bize yaşadıklarımız ile anlatan bir film.
film geneline diyaloglar hakim; replikler ise can alıcı ve uzun süre akılda kalacak türden. süresi 2 saat olmasına rağmen birbirini takip eden olaylar sıkılmadan sonunun getirilmesini sağlıyor.
son söz olarak diyeceğim ise; yozlaşmış bu dünyada aslında bir araya gelemeyecek farklı insanların rastlantılar sonucu bir araya gelmeleri ve biz istedikten sonra bir arada mutlu olabileceğimizi anlatan bir yapım.