düşman olarak gördüğün şey ne kadar büyük, ihtişamlı ve köklüyse kendi değersizlik hislerinden daha fazla sıyrılabilirsin.
islama saldıranlara bakıyorumda köklü biriyse böyle yeri geldikçe eleştirisini yapar, argüman sunar kendince falan eyvallah dersin, hatta böyle biri islam gibi bir değeri kendince araştırmıştır, kendince çelişkiler bulmuştur, materyalist felsefeye yatkınlığı oluşmuştur, evrenin anlamsızlığı acı gelir kendince kendisine ve bu anlamsızlığa karşı inanan insanın eğilimine de saygı duyar. birde bu yetersiz tipler vardır ki ilk bahsettiğim, islama saldırdıkça kendi içsel boşluğunun devinimini görürsün, hala sükunete ermemiş kalbini sezersin.. işte bu cinsler uzaktan, dışı cilalanmış (materyalist felsefeninde bir derinliği var kendi çapında, onlardan birkikaç slogan kapar) kalın ve köklü gibi duran bir ağaç misalidir ki yakınına vardığında içi çürümüş kütük gibidir. kendini entel gösteren üç beş kelime ekseninde sövgüye yakın saldırılarda bulunur. yani ateist olup yer yer eleştirenle, hayatının çizgisini dinlere, islama saldırmak üzerine kuran tipleri ayırt etmek gerekir. birisi inanmayandır, birisi inanmamaktan öte adeta bir düşmandır.