bilardo salonundaki ıstakaları beğenmeyen bilardocudur. bu kadar nötr bir tanımdan sonra dalalım meseleye. bu arkadaşlar kendilerini semih saygıner in sol taşağı sanırlar. bir hava bir pozlar... tanımayanlar da sanır ki yılların bilardocusu. girilir salona, açılır masanın birisi; ücret ve süre işlemeye başlar. artık kaç kişi oynayacaksa geçer masanın başına. ama sorun vardır. bizim müşkülpesent arkadaş halen ıstaka beğenemez. herkes elinde ıstakaları, onu bekler. arar, tarar hepsinin ucuna bakar olmaz. gider başka masaların etrafındakilere; aranır orada kül kedisini arayan prens misali. bu esnada daha maç başlamadan süre de işler tabi. en sonunda söylene söylene seçer bir tanesini ve de ekler " böyle olacağını bilsem evde benim özel ıstakam var onu getirirdim", " umarım masa da ısıtmalıdır". bu kadar atıp tutmadan sonra mağlup olunca da bahaneler hazırdır. " ıstakalar kötüydü, çuha zemini yıpranmıştı, evdeki ıstakamı getirsem fark atardım" vs vs. anadolu takımına mağlup olmuş üç büyük bahaneleri sıralar kısaca. nitekim anlaşılır ki oyunun başındaki bu sinamekilik, müşkülpesentlik hep yenilgi sonrasında uydrulacak bahaneler için bir zemindir.