bir adet benzerinden, gerçeğinden bende de anısı olan, öğretmenlerin ne kadar umursamaz olabileceğini, ya da sizi ne kadar önemsediğini bu olayla bile kavrayabilirsiniz trajikomik durum;
'' lise'deykene kimya sınavına girilmiştir. hoca'da, öss sorularını soran, derste bazen kendisi bile soruları çözemeyen, 2 ile 3'ü çarptığı zaman '8' bulabilen, soru çözerken kitaplardan yardım alan, yarımakıllının biridir. yaptığı kol-boru ebatlarındaki bir sınavın ardından, 'yusuf yusuf'ların eşliğinde sınavını okur, tabii ki millete öncelikle 'ne biçim sınav lan bu' gibilerinden giydirerek. sırasıyla okur; 10'lar, 20'ler, 30'lar.. yamulmuyorsam, bir kişi 45'li bir not, bir kişi de 50 almıştır. sona doğru gelirken, buruşmuş, sararmış kırmızı kalemle yazılmış, çince görüntüsü veren bir kağıt çıkarır, ve de;
- kim bu ya, iyi yazmış ama, hiçbir şey anlaşılamıyor. 60 almış. adını da yazsaydı, daha iyi puan alırdı... der. sonra da, bakar kimse çıkmaz kağıdın sahibi olarak. biraz kafayı toparlayınca, kağıdın kendi hazırlamış olduğu cevap anahtarı olduğunun farkına varır; öğrencilerin yarılışları arasında...
işte 'faidelibilgi' kardeşinizin de, öğretmen aday adayı olduğu, günümüz türkiye'sinde, belki de birçoklarının başına gelmiş bu durum, ne kadar ucuz bir şekilde, öğrenci sınavlarının değerlendirildiğinin tipik bir örneğidir. belki adamcağızın kafası dalgındı, dikkat edemedi, birden çok sınıfa giriyordu, çok öğrencisi vardı, sınavları da hemen bitirmek istiyordu, hızlı hızlı okuyuverdi de. hiç mi yine kontrol etmez 'belki yanlış toplamışımdır puanları, bir kez daha kontrol edem' diye, ya da hiç mi dikkatini çekmez, 'bu adam niye milletin aksine, kırmızı kalemle yazmış kağıdı? yoksam bana mesaj mı veriyi la?' diye..