3 ay önce ilk mesajlaşmamızda asşdfkladş diye güldüğünü hatırlıyorum. kendi kendime "kim lan bu manyak" dediğim de gayet hatırımda. nerden bilirdim bu kadar hızlı gelişeceğini herşeyin..
her geçen dakika onu daha da yaklaştırıyordu bana. "uçak iyidir, candır" dedim kendi kendime. en güzel pantolonumu ve mavi gömleğimi giymiş, adnan menderes havalimanının iç hatlar teminalinin kapısında onu bekliyordum. nasıl biriydi acaba? resimlerinde görüldüğü kadar güzel miydi? yazışmalarımızdaki gibi neşe dolu, delidolu biri miydi? ya beni beğenmezse? ya ilk görüşte gülümsemesi donarsa yüzünde, bu muydu lan diye?
heyecanım, stresim giderek artıyordu. emekli maaşı kuyruğunda bekleyen sabırsız yaşlı amcalar gibiydim. dizlerim titriyor, ellerimi nereye koyacağımı şaşırıyordum. onlarca insanın uğultusu yankılanıyordu ki kulaklarımda, anonsu duydum.
- istanbul izmir seferini yapmakta olan da3435 sefer sayılı uçak alanımıza inmiştir. heyecan yapıp kapılara abanmayın daha yeni tamir ettirdik bak, çıkacaklar birazdan. hey sen mavi gömlekli, seninki de geliyor, hadi gözün aydın, keraneci seni hahaha.
yok kabus görüyor olmalıydım. yanlış duymuş olmalıydım. kendine gel ali diye bir tokat attım kendime. işe yaramadı. elim ayağım titremeye başladı heyecandan. bir yere tutunup kaldım bi süre, dizlerimin bağı çözülmüştü. baktım olmayacak iki tokat daha attım suratıma. kafamı kaldırdığımda karşımda bana bakıyordu. yüzünde gülümseme ile hayal kırıklığı arasında bir ifade vardı.usulca yaklaştı yanıma. utançtan kaldıramıyordum gözlerimi yerden. yanaklarıma baktı. "kızarmış bunlar, deli misin sen ayol niye kendini tokatlıyorsun asdşdlşasdş" diye gülünce kendime geldim ya gelmez olaydım. "nerde kaldın laaayn" diye belinden kucaklayıp birden havaya kaldırdım onu. sağa sola sallamaya, olduğum yerde sevinç çığlıkları içinde döndürmeye başladım. herkes bize bakıyordu ama kimin umrunda. mutluluktan uçuyor, uçuruyordum. ama bu sevincim fazla sürmedi. içinde kimbilir neler neler olan o ağır çantasını kafama yiyince bırakmak zorunda kaldım. sinirden deliye dönmüştü. yerde taş arandığını görünce kaçmaya başladım. bi süre kovaladıktan sonra yoruldu. bıraktı peşimi.
her seferinde bunu yapıyordum. işte gene başlamadan bitmişti. gene pişmanlık, gene hüzün.. birdenbire boşalan yolların ortasındaydım. dayanamadım mesaj attım, "bi de ben istanbula geleyim, öyle deneyelim belki olur" dedim. cevap yazmadı, haklıydı.