karamazov kardeşlere kayınço olmak

entry2 galeri
    1.
  1. - eksper naptın olm, aramadın gittiğinden beri.
    + eksper değilim ben!
    - nasıl?
    + ben eksporof mentoloviç'im!
    - heh abi tam oldun şimdi..
    + sen bir arşidük ile nasıl konuşuyorsun? "abi" nedir? bana sayın majesteleri diyeceksin...
    - abi iyi misin?
    + gayette iyiyim, kürek mahkumluğundan, gemi; liman kenti venedik'e uğradığında kaçtım, tabi bunda şifalı bilgiler ile ilgilenen doktor burgos'lu jorge'nin emeği çoktur
    - ???
    + karşılığını ruble ile ödemek isterdim, lakin çar şatom ile birlikte topraklarım ve altınlarıma da el koydu biliyorsun...
    - abi korkuyorum bak...
    + endişelenmeni anlıyorum, italya'da hüküm süren engizisyon beni de tedirgin etmiyor değil, lakin frugo'da hayatım alalede insanların ikirciksiz dünyasında oldukça keyifli geçiyor, benim için endişe etmenize gerek yok, lütfen düşes katerin'e de böyle bildirin, bedbaht olmasına gerek yok, döneceğim.
    - tamam abi, söylerim, ben kapayayım şimdi sonra yine ararım.
    + hoşçakal sadık dostum okyninof kırovi, benim için dua ediniz.
    - eyvallah abi???

    ***

    kiraladığım dairenin şehir merkezinde olmasını istemiştim, lakin tüm avrupa kentlerinde olduğu gibi burada da şehir merkezinde ki evlerin neredeyse hepsi 1800'lü yıllardan kalma idi. bu sebeple, her ne kadar içi modern döşenmiş olsa da tuttuğum daire en azından 150 senelikti.

    başta; 4 metrelik tavan yüksekliği, aynı uzunlukta olan ve minik fransız balkonlara açılan balkon kapıları, tavanımın düz değil de kubbe şeklinde olması üzerimde bir etki yaratmamıştı, lakin bir gece;

    "uyandığımda henüz sabah olmamıştı, başucumda duran kol saatime baktım, 4'ü çeyrek geçiyordu, susadığımı hissettim, önceki akşam şarabı fazla kaçırdığımdan midem yanıyordu, baş dönmem ise uyumuş olmama rağmen geçmemişti, baş ucu lambamı yakıp, komodinin çekmecesinden 1 tane alka seltzer alıp, salona gittim, tam ışığı açacaktım ki, dışarıdan gelen aydınlığı farkettim, ışığı açmadan cama yürüdüm.

    dışarıda kar yağıyordu. sokak bomboştu, kar yağınca oluşan sessizliği ve yumuşak havayı sevdiğimden, balkona çıkmak istedim ve kapıya yöneldim, 4 metre yüksekliğindeki kapı, tüm heybetine rağmen kolaylıkla açıldı, üzerimde sadece boxer'ım olmasına rağmen soğuğa adım attım.

    balkonumun tam karşısında duran sokak lambası, düşmek ile düşmemek arasında kararsızlık yaşayan kar tanelerini aydınlatıyor, pembe gökyüzünün önüne çekilmiş bir tül gibi dalgalanan kar, ışığın ona yönelmesini fırsat bilmiş, tıpkı bir balerin gibi süzülüyordu. sokak bembeyazdı, bu yüzyıla ait her şeyin üstü kar ile örtülmüş sadece 1800'lerden kalan tarihi binaların gözükmesine izin verilmişti.

    bundan 150 yıl önce aynı odada yaşamış olan ve rusya'da mevki sahibi iken çar ile ters düşüp, kürek mahkumluğu ile cezalandırılan, sonrasında venedik'te gemiden kaçmayı başaran arşidük eksporof mentaloviç de, düşes katerina'yı özlediği bir gece kalkıp bu balkona çıkmış ve aynı manzarayı izleyip, aynı şeyleri düşünerek tütün içmişti.

    kendimi eksper'den çok eksporof gibi hissettim, bu duygu hoşuma gitti, elimde duran alka seltzer'i balkondan aşağıya fırlattım."

    ***

    okyninof ile yaptığım anlam verilmez konuşma sonrası, masaya oturup lahana çorbamı içmeye başladım. italya'da eski şaşalı günlerime çok uzak bir hayat yaşıyordum, lakin çarlık rusya'sından kurtulmuş olmak içime su serpiyordu, dostum doktor jorge, burada tanıdığı olan bir rahip'ten rica etmiş, ben de zangoç olarak çalışmaya başlamıştım. hemen evimin yanında bulunan manastırda tüm günümü geçiriyor, çoğunlukla kitap kopyalayıcısı allessandria'lı aymaro'nun bana getirdiği kitapları okuyordum. çok kazanmıyordum, fakat iyi komşularım vardı, özellikle, geçtiğimiz kış oğlunu kara humma'dan kaybetmiş olan sinyora vittoria isimli dul, her gün bana bir somun ekmek getiriyor, ve ziyaretlerinde mutlaka benimle tütün içerek, sohbet ediyordu. yan komşum komiser berengar ise, her ne kadar zihni nüfus kayıdımla ilgili şüpheler barındırsa da, kibarlığını elden bırakmıyordu.

    çorba içtiğim tahta kaseyi, ekmek ile sıyırırken kapım çaldı, gelen kişiyi tanımıyordum;

    - abi hadi giyinmemişsin daha!
    + pardon ?
    - abi hadi git giyin, içki var mı, soruya bak bende ki olmaz mı?
    + sizi tanıyor muyum ?
    - abi hadi bırak şakayı, parti varmış murazzi'de, karı kız, yıkılıyordur ortam şimdi, hem bak ben ayarladım 2 tane, kapıda buluşucaz...
    + öhöm
    - abi hadi koydum bu viski'den bir kadeh kendime, hadi abi, hadi, kapacaklar kızları, dur ben tag'liyim kendimi iphone'dan...
    + ben senin kafana zıçiim hocu!
    - neden abi?
    + la tam moda giriyordum, sanatı felsefe'yi iliklerde hissediyordum...
    - abi geç onları, sanat ve felsefe iki kız ismi olmadığı sürece ilgilenmem, yiyecek bir şey var mı, heh badem varmış, atıyorum cebe bir kaç avuç?
    + ömrümü yediniz ömrümü...
    - gir abi sen pazar ne moda giriyorsan, bugün cumartesi, dıp tıs dıp tıs, hadiii!
    + tamam ya tamam!
    - oo fındık da varmış
    + offfff

    şizofrengedit: işbu entry mum ışığında, mahler senfoni no 2 dinleyerek kaleme alınmaya başlanmış, sonrasında floresan ışığında minimal dub dinlenerek tamamlanmıştır. edit'i hangi kişilik yazmıştır, o ise muamma'dır. kara humma'dır. biz iyi değilim.
    0 ...
  1. henüz yorum girilmemiş
© 2025 uludağ sözlük