Kendimizi küçük birer bilim adamı gibi hissetmemize neden olan, Fen bilgisi derslerinden öğrenmiştik; hücre en minik birimdi.
Bizler, öylesine saf ve hücre dedikleriyse öylesine ufaktı ki; masumiyetimiz izin vermezdi, bir minik hücrenin gelip de milyonların ölümüne neden olabilecek kadar devleşeceği gerçeğiyle yüzleşmeye.
Tutup ellerinden, binlerin, milyonların ve yıkımların yürürmüş meğer; kanserli bir hücre .
3-5 yetişkin bile, bir araya gelerek, toplu hareket edemezken, tek bi hücrenin önünde hızla diz çöken yaşamlarımız...
Bu, tanrının insanlara; "ben varım! sen ki tek bir hücreden ibaretsin ve eğer ben istersem tek hücre ile mezar olacaksın, ayağını denk al" demesinden başka n olabilirdi?!
Seninle tanıştığımda, 3 yaşında bile değildim. Adının n olduğu konusunda bile tam olarak fikrim yoktu. 3 yaşında bir çocuğun elinden babasını alarak, yeryüzündeki tüm renkleri de solduran o şeydin sen.
Babam 27 yaşındaydı, senin elini tutup yürüdüğünde ölüme. fotoğraf albümlerinden aldığım duyumlara göre, her geçen gün, yeni yeni hücrelerine veda ederken, hastalıklı nur topu gibi hücrelere sahip oluyordu.
sahi sihirbaz değildi de neydi benim babam, 27'sinde kanserli dev bi kahraman?!
yine albümlerden edindiğim duyumlara göre, onun yüzü soldukça, solan diğer yüz ise anneminkiydi. Bir bardağı bile avuçlarına sığdıramazken sakat elleri, her geçen gün biraz daha ufalanan, o koca cüsseli kanser kütlesini, kocasını, hayat arkadaşını, evlatlarının babasını omuzluyordu.
artık o; n eski eş, n de eski baba olabilirdi. tüm bedeni zombi istilasına uğramış şehirler gibi gri.
canı; yavaş yavaş 27 yaşında gencecik bir adamı, bir eşi, bi babayı ve evladı terk ediyordu.
Söz konusu olan yaşama tutunmaksa; durmuyordu zaman ve tabi durmak nedir bilmiyordun sen de kanser.
Babamı bizden aldığında, ben daha 2 kardeşimse 8 aylık bir bebekti. O geride asla yaşanamayacak yıllar bırakmıştı. aile olmaktan uzak, çileli zamanlara açılan, gelecek adı verilen o lanetli kapının ardındaysa; sen vardın.
açılacak nice kapıların da ardında olacağın gibi.
beline kadar uzayan sarı saçlarıyla halam kanserden öldüğünde 23 yaşındaydı. geride 3 çocuk ve delirmiş bi koca bıraktı. açılan kapının ardında yine sen vardın. yeryüzünde kendimi ait hissedeceğim n kadar insan varsa, birer birer eksilirken, ben artık 21 yaşındaydım. Tutup ellerimden benimle bilinmeze yürümek isteyişini anlamadım. Biz zaten sana ailemizin 2 canını vererek, hak edilmemiş bir bedel ödememişmiydik?!
Yüzüme, tam da gözlerimin içine bakıp, "kansersin" diyen o doktora "haaassiktir ordaaaan" demek istedim. çünkü ben, aylarca farklı farklı hastanelerde arpacık tedavisi için yönlendirilmiş ve kanser denilen illetin gözleri de mesken tutacağından bi haber 21 yılımı geçirmiştim.
kanserli gözlerimin içine baka baka;tıpta çareler tükenmez dediler önceleri, sonra dön bak dediler kimler kurtuldu. Kurtulanlar bir umutken, yeni yeni başka insanların da kanser olacağı düşüncesi, tanrımmm çok korkutucuydu.
yaş, cinsiyet, din, dil ve ırk ayrımaksın kime musallat olacağı konusunda fikir yürütülemeyen, o en kahpe illet değildin de neydin kanser?!