geçen yazdı. çocuk hoş bir şey. ama tabii, aramızda bir hoşlanma gibi bir şey yok yani. neyse. dershaneye gideceğim bir gün. ama ilk birinci kattaki arkadaştan defterimi almam gerek. açtım kapıyı. ayakkabıları arıyorum ayakkabılıkta. o sırada yanda oturan çocuk çıktı. oda bir yere gidiyordu belli ki. bende ayakkabıyı bulduğum halde oyalanıyorum çocukla aynı asansöre binme rezilliği yaşamayım diye. malum, ''binince suratım utançtan kıpkırmızı olacağına, hiç binip, kendimi rezil etmeyim.'' düşüncesi var bende. neyse. çocuk ayakkabısını giydi, asansöre doğru ilerledi. bende hemen ayakkabıyı giymeye koyuldum. çocuk asansörün düğmesine bastı, gelmesini bekledi. ben daha oyalanmaya çalışıyorum işte. asansör geldi. çocuk asansörün kapısını açıp, bana baktı. kafamı kaldırdım bi baktım ki, çocuk beni bekliyor. ''ulan bendeki de şans mı anasını satayım. of yine kızaracak suratım tavuğun kötü gibi.'' neyse artık kilitleyip kapıyı, asansöre doğru ilerledim. bindik birlikte. asansör birinci kata inene kadar muhabbet ettik. ( 5 dakkalık muhabbet. eheheh.) 22 yaşındaymış genç. kirli sakallı, siyah saçlı, 175 boylarında, üniversite okuyan bir genç işte. sonra geldik birinci kata. ben ''iyi günler.'' diyip, çıktım asansörden. bana ''hoşça kal. görüşmek dileğiyle.'' dedi. bende kafamı çevirip, yüzüne gülümsedim. sonra neyse arkadaştan almam gereken defteri alıp, çıktım gittim.
başka birgün daha karşılaştık. bu sefer bakkalda. burda daha da rezil oldum. ben, abur cubur ne bulduysam aldım, gittim parasını ödemeye kasaya. o sırada bakkalın kapısında durmuş, başını dayayıp, ellerini cebine koymuş vaziyette, bana bakıyor. biraz kalabalık olduğundan bakkala girmemeyi tercih edip, biraz boşalmasını bekliyordu herhalde. başımı kaldırdım baktım yüzüne. ''ne bakıyor bu mal bana ya? of allahım suratım kızardı kesin yine.'' diye içimden söyleniyorum. ama elimde değil hani. hoşlanayım, hoşlanmayım böyle bir yabancı bana bakınca tuhaf oluyorum, kızarıyorum. çocukta hani yakışıklı bir şey. tam benim istediğim gibi bişi. neyse. sonra ödedim parasını. asıl stres dolu an, çocuğun yanından geçip, marketten çıkmakta. ona doğru ilerledim. hafif bir gülümser gibi oldu. yanından geçerken hafif bi çarpar gibi oldum, çıktım, gittim. velhasıl, bildiğin öküzlüktü benimkisi anlayacağınız. çocuk orda bakıyor, gülümsüyor, senden bi ''iyi akşamlar'' bekliyor, sen geçerken başını yere doğru ey utançtan.