yine geldim işte..
bu şehirden gideceğim günler yaklaştıkça, hergün karşıma çıkman ne kadar sinirlerimi bozmuştu. özellikle, normalde değil de o "seni görmeyi hiç istemediğim günler"de karşıma çıkman.. sanki bilerek yapıyordun bunu. günlerim yaklaştıkça, sen üzerime üzerime gelmeye başlamıştın. ben seni düşünmemek için çabalarken, yeni hayatıma konsantre olmaya çalışırken, sen her dışarı çıkmamda "işte burdayım yine ve yine tüm gün beni düşünmene neden olacağım" dercesine çıkıyordun karşıma. o sıralar en çok korktuğum şey, gideceğim günün son saatleri seni görmek'ti. ve korktuğum başıma gelmişti..
trafik sıkışıktı, bankaya gidiyordum. arabalar yanımdan yavaşça geçiyolardı. kaldırımdan indim ve yürümeye devam ediyordum. sağa sola çok bakmamam gerektiğini düşünüyordum, ha olur da seni görürsem diye. arabaların arasından karşıya geçtim. yine yürümeye devam ediyordum. kafamı kaldırmadan sola doğru hafifçe çevirdim bakışlarımı.. ve.. o plaka..
yavaşça yukarıya doğru çıkardıkça ben bakışlarımı, araba da bana daha çok yaklaşıyordu. siyah araba..
sen geçerken, ben kazık gibi dikili kalmıştım oraya. kızıyordum içten içe. "neden korktuğum başıma gelir ki her defasında!".
camlar açıktı. yakınımdan da geçmiştin. o an "ya bana bakarsa ve bu şekilde ona baktığımı görürse" diye düşünmedim bile. sadece bakıyordum işte, aptal gibi. sen ise, o zamanlarki halinleydin yine. durgun, donuk bakışlı, gözlerinin maviliği koyulaşmış, o beyaz yüzünde tek bir gölge yok.. tebessüm ifadesi yok..
bu hissi sevmiyorum. beni böyle bilinmezlere doğru sürüklediğinde.
ve işte.. işte sonra sen yoluna devam ettin. bense birkaç saniye daha ardından baktıktan sonra bankaya doğru devam ettim..
birkaç saat sonra da istanbul'a doğru yollara düştüm.. yol boyunca neler düşündüm biliyor musun? bilmezsin ki..
"iyi gidiyor her şey istanbul'da. seni çok nadir düşünüyorum. yani sadece geceleri aklıma geliyorsun. eskisi gibi de istemiyorum. daha mantıklı düşünüyorum. mutluyum işte. takıntılarımdan da kurtulmuş hissediyorum." derken, yine geldim işte buraya.. bu sefer daha uzun bir tatilim var. ama bu sefer, nasıl oldu anlamıyorum, 2 sene boyunca hakkında öğrenemediğim şeyleri 1 gün içinde öğrendim. bir hamleyle farketmeden yakınında oldum. ama ne yapacağımı bilmiyorum. şaşkın şaşkın dolanıyorum. bazen "konuşmalıyım" diyorum. bazen "unut gitsin, zaten yine geri döneceksin istanbul'a.. boşver" diyorum.
ama yüzün bir türlü gözümün önünden gitmiyor. zaten hissini köreltsem de yine yüzünü unutamıyorum. özellikle seni ilk gördüğüm günü.. ve nasıl olur da o gün sadece 1 defa uzaktan göz göze gelmemize rağmen, aradan 1 seneden fazla zaman geçtikten sonraki ilk görüşümde, hiç tereddüt etmeden tanıdım seni? saniyesinde "o" diyiverdim. daha önce kimseyle olmadı böyle bir şey. sadece bir kere uzaktan gördüğüm birini ikincide hiç hatırlamadım ben. özellikle bu ikinci görme, 1 seneden fazla zaman sonra olmuşsa. neden bu kadar yer etti onu da bilmiyorum. ama şuan, şunu biliyorum ki, seni görmek istiyorum. fotoğraflarını değil, seni.. gözlerinin hareketlerini seyretmeyi istiyorum. o ilk günki gibi, gözlerinden bir maviyi gözlerime koymanı istiyorum.
yakın olma, dokunma, sevgilim de olma. ama sev işte beni ne bileyim..
ve neye şaşıyorum biliyor musun? seneler önce sürekli aynı mekanlarda bulunmuş olup da birbirimizi hiç görmememize, farketmemiş olmamıza. sadece bir görüntün var beynimde.. 2004 yılı, o sene yeni açılan bir mekan vardı. oraya gitmiştik arkadaşlarımla. ben kapıdan girdim, sen de merdivenlerden iniyordun. maç sonrasıydı ve sen o 2 numaralı şortunlaydın.
anlamıyorum yani bizim antremanlardan önce hep sizinki olurdu. bazen erken gider, oturup sizi beklerdik. izlerdik de. ama ben o güzelliği neden görmedim? sana dair 2 sene öncesine kadar tek harıladığım o gün merdivenlerden inişindi. adını bile bilmiyordum. hiç de aklıma gelmemiştin. nasıl gelesin ki zaten ben senin farkında bile değildim.
evet, sana dair tek hatıladığım o beynimdeki dumanlara sarılı görüntündü. ta ki 2010'da seni görene kadar.. aslında seni ilk görüşüm değildi o. yani ilk görüşümden sonra 1 yıl hiç görmemiş ve sonra görünce seni tanımış'tan da öteydi bu. ben seni 1 değil, 6 sene sonra görünce farkettim! asıl mevzu bu işte!
ve şuna da şaşıyorum ki o 6 sene sonra (o hiç farketmediğim birini) uzaktan ve yan dönük bir halde birkaç saniye görüp de zank diye beynime bir şeyin oturması? nasıl oluyor bilmiyorum, insan beyni işte tuhaf.. sen o kadar dolan aynı yerlerde, sonra 6 sene geçsin, öylesine bir kafanı çevir bak, birkaç saniye sonra o çenene hakim olama ve aşağı doğru biraaaz sarksın?
anlamıyorum, anlayamıyorum. bir mana yüklemek, yüceltmek de istemiyorum. fakat nasıl oluyor bilmiyorum işte.
şimdi her dışarı çıkmamda seni gördüğüm yerlerden geçiyorum.. ama yoksun.
eğer bir gün olur da bu yazıya denk gelirsen (ki bu çok zor) bu şarkıları dinle benim için..
kendine yazdırdığın şiirlerden de belki birgün haberdar ederim seni.. hani şöyle sevgiye en muhtaç olduğun anda.. gerçek bir şeylerle karşılaşmak istediğinde..
(yani ben düşmeni mi bekleyeceğim böyle bilmiyorum.. yalnız cesaretim yok şuan..)
yukarlarda bir cümlede "yakın olma, dokunma, sevgilim de olma ama sev beni ne bileyim işte" gibi bir şey söylemiştim ya. ama.. ben.. yani benim merak ettiğim bir şey var. gördüğüm o rüyada sana sarılırkenki içime çektiğim kokun, aynı mı?