dolaşıyorum henüz sabahın körü, hemde bayram, nereden gelmişler bilmem köprü altlarına sinmiş tütün satıcıları. memleketi sırtlanıp gelmişler sanki, baktım şöyle uzun uzun işporta tezgahlarına; diyarbakır' ın gök kuşağını gördüm, adıyaman' dan geçen trenin vagonu da o tezgahtaydı hala. ve bitlis, bitlis' in rüzgarını sermişlerdi.
hepsi dolandı arap çarşaflarına parmaklarımın arasında sırayla, her biri ayrı bir dünya. parmaklarımın ucu sarardı ilk, sonra dudaklarım. bitlisi sardım gazeteye doldum rüzgarıyla. içtiğim sigara da birilerine benziyor artık, son nefeste çamur oluyor dilimde, ama hatırlamıyorum.
halka halka doluyor odaya her sönen tütün.
tütündür ki puslu vadisidir ovaların, yaşamak gibi bir şey;