onyıllardan beri avrupa kapılarında süründülen bir türkiye, ve türkiye'ye birliğe almamak için türlü türlü bahaneler üreten bir avrupa birliği...
Bugün anket yapılsa, türk halkının pek çoğu, tamamen milliyetçi sebeplerden ötürü birliğe katılmayı olumsuz oylar. Ancak işin garip tarafı, mantık süzgecinden geçirdiğimiz zaman da birliğe katılmamız akıl kârı değil. Özellikle de, 2005 ve sonrasında dahil edilen ülkeler, birliğin ekonomik yapısını alt üst etti. ingiltere hâlen daha euro bölgesine dahil olmamakta kararlı. Koskoca ab'nin ekonomisi, kala kala almanya'ya kaldı. O kadar zor bir dönemdeki ab; italya, ispanya, portekiz gibi ülkelerin bile kredi notları birer ve ikişer puan düşürüldü. Durum böyle olunca da, türkiye'nin birliğe ekonomik çıkar dahilinde girmesi imkansız. Şu an atılacak bir adım, ülkemizi bir anda yasal müstemleke hâline getirebilir.
Yıllardır ülkemizi oyalayan ab; aman kokoreç satmayın, yok işkembe yemeyin, kaşınızın üstüne göz koymayın gibi komik taleplerini avrupa birliği uyum yasaları adı altında kakalamakta beis görmezken, türkiye'nin namusu olan kuzey kıbrıs türk cumhuriyeti'ni hiçe sayarak, kıbrıs rum kesimi'nin dönem başkanlığına getirilmesine karar verdi. karara itiraza hazırlanan türkiye'yi ise; mevzuatlarına "birliğin aldığı kararlara müzakereci ülkeler tam olarak uymalıdır." maddesini ekleyerek, resmen nakavt etmiştir.
Ve avrupa birliği, ikiyüzlü tavırlarına devam ederek, fransa'nın olmayan soykırımı yasalaştırıp soykırım yoktur diyenlere cezai müeyyide uygulayabileceği kanuna ses çıkarmamıştır. sana gelir işkembe yeme der ama ona gidip işkembeden sallama diyemez...
futbol, basketbol, voleybol, atletizm, halter vb spor branşlarında her türlü avrupa organizasyonuna davet ediliriz ancak iş siyaset oldu mu, nedense susturuluveririz. Tıpkı bir ebeveynin çocuğunu oyun parkına götürmesi ama önemli konularda ona danışmaması gibi...