güçlü bir iddiadır. ancak ispatlanması mümkün değildir. çünkü zamanın süper gücü ingilterenin yıkılmak üzere olan bir devleti yerle bir etmesi gerekirdi. tabii ümmet için, islam'ın son kalesi olan Osmanlı için savaşan,dünyanın birçok yerinden gelen mücahitlerin payını da unutmamak lazım gelir. zira Allah'a inanmış bir toplum, kendisininden nicelik olarak üstün bir toplumu yenebilecek güçtedir.
ingiltere çanakkaleden geçemedi fakat, türkiye'de kendisinin temsilciliğini yapacak bir 'ulu' önder ortaya çıkardı. bu ulu önder de hareketiyle ingilizlerin türkiye'de yapmak istediği şeyleri türkiye'de yapmayı başardı. yani tam anlamıyla ingilizlerin istediği gibi bir halk oluşturdu. buna karşı gelenleri de 'istikbar' mahkemeleri ile astırdı. referansını 'batı' olarak verip bu projeyi sonraki nesillere de taşımayı başardı. ingilizlerin uğraşsa yapamayacağı değişiklikleri bu ulu önder türkiye'de halk tarafından kabul görülen sahte kimliğiyle yaptı. aynı şeyi ingilizler gelip yapsa idi, bunların islami olmadığını farkedecek olan halk elbette ingilizler ile kanının son damlasına kadar savaşacaktı. ingilizler de bunu bildiği için, bunu kendileri yapmaktansa birilerine yaptırmayı daha mantıklı gördüler. halk da kurtulduğunu sanarak sekülerleşmeyi 'meşru' olarak gördü. gerçi halk bu 'kılıf'a rağmen ekseri anlamda meşru görmedi, ancak meşru görmeyenler ya işkence ve zulümlere maruz kaldı ya da bir kenera çekilerek itiraz edemez duruma getirildiler. nihayetinde kazanan ingilizler ve dostları oldu.
edit: ingilizlerden kasıt tam anlamıyla 'şeytan ve dostları'dır.