herkes bunun bilincindedir; fakat insanoğlu devekuşu misalidir işte... kafasını kumun içine gömer ve ardında kalan gerçeği görmemezlikten gelerek hatalarına devam eder.
her gün bir insanı üzer.
her gün birilerine hakaret ederek ömrünü geçirir.
ve her gün kaybeder; fakat ''ben kaybetmedim'' diyebilecek kadar da kendini güçlü hisseder. oysa ki ne kadar da acizdir, ne kadar da muhtaçtır birilerine. birilerini bırakın insan beş parmağından biri eksildiği an ne yapacağını bilemez; zorlanır... fakat bunu kabullenmek istemez, işte insanoğlu böyle de kibirlidir.
insanoğlu, her gün bir insanı üzebilecek vakti kendinde bulur da her gün ölümü, ölümün gerçekliğini düşünebilecek vakti kendinde bulamaz. oysa ki her gün bunun bilinciyle uyansak ve her gün bu gerçekle birlikte ömrümüzü sürdürsek, bir insanı üzecek vakti de kendimizde bulamayız.
ve ben hastalıkları da insanları uyaran en büyük nimet olarak görüyorum.
eskiden mezarlıklar özellikle insanların görebileceği yerlere yapılırmış. bunun yapılmasının sebebi ise insanların ölümün gerçekliğiyle birlikte bu hayatta yaşamaları gerektiğine inanmalarından ötürüymüş.