Cevaplarından birisi de açık ve net Türkiye Cumhuriyeti'dir. Türk milletinin asırlar süren devlet geleneğine bakıldığında, gerek Ortaasya'da göçebe olarak yaşarken, gerek islâmı kabul ettikten sonra kurulan Türk devletlerinin bir millî ideolojisi vardır. islâmiyetten önce "Batıya doğru ilerleyip güneşin doğduğu yerden battığı yere kadar hakim olmak" olan ideoloji, islâmiyeti kabul ettikten sonra kurulan devletlerde, "nizam-ı alem ilayı kelimetullah (Allah'ın nizamını aleme yaymak ve yaşatmak)" olmuştur. Özünde iki ideolojide hemen hemen aynıdır. Aynı şekilde dünyaya hükmeden bütün devletler benzer ideolojilere sahiptir. Keza bir ideolojiye sahip olmadan dünyaya hükmetmek imkânsızdır.
Bugün dünyaya hükmeden ABD'ye bakalım; kapitalist ideolojiyi benimsemiş ve bunu küreselleşme ile desteklemiştir. G.W.H. Bush'un söylemiyle "Yeni dünya düzeni dünyada tek ve küresel egemen güç"tür, yani ABD...
Bugün Türkiye'ye baktığımızda ise hiç bir millî ideoloji görememekteyiz. Politikalar ABD'nin dış politikasının boyunduruğu altında ve günübirlik olarak uygulanmaktadır. Bu anlayışla dünyaya hükmetmek bir yana geleceği bile şüphe altındadır. Geri kalmış hayat koşullarına mecburdur.
Türkiye'nin millî ideolojisinin ne olması gerektiği mevzuuna gelirsek. Elbette bunun cevabı açık ve nettir: Türk milletinin tarih boyunca izlediği ideoloji olmalıdır, yani dini bir alt yapı üzerine kurulu bir ideoloji. Zaten dünyaya hükmeden devletler dinlerarası savaşta üstün gelen devletler olmamış mıdır? Bugün ABD'nin dış politikada yaptığı hamleler sadece ekonomik midir? Hayır. Bir çoğu dini altyapı üzerine yürütülen politikalardır.
Türkiye Cumhuriyeti Osmanlı'nın bakiyesidir ve Osmanlı'nın sağlam yapısı sayesinde kurulabilmiş bir devlettir. Bu yüzden başarı için Osmanlı'nın izlediği ideolojiyi zihinlere yerleştirmek zorundadır.