Türkiye'deki zorunlu askerlik değil de "askerlik" kavramı üzerinden değerlendirildiğinde bir erkek için doğruluk içermeyen haliyle gerçeklik de olamayacak saçmalamadır. (zorunlu askerlik iyileştirilmesi gereken ama gerekli olan bir müessesedir bana göre o da başka mesele)
Erkek (erkek diyorum da belki kadın için de böyledir sonuçta kadın değilim) hayatı mücadele üzerine kurar, mücadelenin de en zorlusu, en önemlisi hayatını ortaya koyarak yapılandır. Erkek için mücadele demek öncelikli olarak kendisinin lehine sonuçlanacak bir mücadele demek değildir hem de. Mücadele demek yakınları, sevdikleri, gönül verdikleri için mücadeledir. işte burada mücadelelerin en büyüğü de onlar için en zorlu koşullarda gerektiğinde hayatını verebilmektir. askerlik sefilliktir, dağa çıkıp eksilerde seyreden soğuklarda, postalların parçalanıncaya kadar it peşinde iz sürmektir. birçok zaman operasyondayken sıcak yemeğe hasret kalmak, temizlik için soğuk suyu kullanmak, dudakların, yüzün soğuktan parçalanması, insanın kendini tanıyamayacak hale gelmesidir. Hem düşmana, hem de doğaya karşı dimdik durabilmektir. KMlerce intikalden sonra, eğer yatak yüzü görülebilirse "ben neler başarabiliyormuşum" diyebilmektir. Çanakkale ruhunu gerçekten anlayabilmektir. Çanakkale ruhunu anlamak eğer saçma ise, bu dünyada mantıklı hiçbir şey yoktur. Ölüm ise kaçılamayacak er ya da geç gelmesi pek de önemli olmayandır zamanın göreliliğine göre. Haliyle ölüm değil, mesele olan ölüme nasıl gittiğindir. En güzel ölüm de asker olarak karşılanandır, Çanakkale'nin, kocatepe'nin izinde gidercesine.