Rakı içen kadının dudaklarından, hiç ummadığın anda, seni altüst eden iki sert-sessiz mısra aniden dökülüverir. tam da karnının üstüne, sağlı sollu kroşeler yemiş gibi kalırsın, ne diyeceğini bilemezsin. çünkü rakı içen kadın biraz da can yücel'dir. rakı içen kadının ağzından dökülen her söz, yollara serpilmiş gül yaprakları kadar kırmızı, erik çiçekleri kadar ferahtır ve o sözler iğde çiçeği kokusu gibi aklını başından alır: çünkü rakı içen kadın, bizzat baharın kendisidir. hanımeli gibi kokarlar o kadınlar...keyfine doyum olmayan bir akşamüstü sonrasında, bir kıyıda köşede, gece sefası gibi açarlar.
Rakı içen kadının elleri güzeldir.şimdi, diyeceksiniz ki o nasıl oluyor? benim kriterlerime göre, gerçekten de böyledir bu. ben, o elleri öyle görmeyi severim.ojeleri tazeyken, rakı bardağını tutuşunda dahi ince bir görkem yatar rakı içen bir kadının.