bütün hayvanları severim, haklarına saygı duyarım. hayvan haklarını korumak adına aktif biri değilim ama koruyanları büyük bir hayranlıkla izlerim. yeni yeni bazı şeyleri idrak etmeye başladım. bunları yazmak istiyorum:
hayvanat bahçelerinin bu hakları en ağır şekilde çiğneyen yerler olduğunu düşünüyorum artık. küçükken bütün çocuklar gibi ben de gezdim gittiğim yerlerdeki hayvanat bahçelerini. bilinçsizce, hayvanları sevmek istercesine. ama artık gezmiyorum, görmek istemiyorum başka ülkelerdeki, başka şehirlerdeki hayvanat bahçelerini. nefret etme noktasına gelmek üzereyim. böyle hissetmemin iki nedeni var.
birincisi, geçen kurban bayramında Gaziantep'e gittiğimde gördüğüm manzara. türkiye'nin bilmem kaçıncı en büyük hayvanat bahçesinin yeşillik olan her metrekaresinde mangal yapıyor, et pişiriyor insanlar. ağaçlarla dolu, onlarca hayvana bir kaç adım uzaklıktaki bu alanda temiz hava olması gerekirken hava et ve kuyrukyağı kokuyor. belediye de buna göz yumuyor!
ikincisi de demin haberlerde gördüğüm zulüm. türkiye'de hava malum, kutup gibi. ankara'da daha beter. dün -10 dereceyi görmüş ankara. ve hayvanat bahçesindeki zebralar, flamingolar bu soğukta tir tir titriyor! abartmıyorum, kameraman çekmiş bacaklarını, hepsi titriyor! kuğular, ördekler buz tutmuş yapay gölde yüzemiyor, yürüyor. tabii ki kolay değil ama çözümü olmalı bu durumun. her hayvan soğuğa o kadar dayanıklı değil, yapıları uygun değil.