sevgiliye gitme demek

entry28 galeri
    1.
  1. can çekişen birinin son çırpınışıdır, karanlığı aydınlatmak için çakılan çakmaktan sadece kıvılcım çıkmasıdır, yıllar süren aşkın yorgunluğunu taşıyan kalbin tüm gücüyle son kez haykırmasıdır.

    biz doğru değiliz dedin;

    sen ve ben zaten hiç doğru olmadık ki. hiç normal olmadık ki. hangi normal sevgililikte bizim ilişkimizdekiler vardı? birimiz rakı öbürümüz suysa önce su kondu kadehe sonra rakı. bir bayan olmana rağmen benim açılamayacağımı anladığında sen bana açılmadın mı? evliliği de senin teklif etmen gerek diyordum hep. en başından farklı değil miydi bir şeyler? tersten yakılmış sigara gibiydik, biraz anlamsız ve biraz tatsız. ama içmeye çalıştık.

    zevklerimiz aynı değil dedin;

    sana balığı iyi yapamadığını bağırarak söylemiştim. tam pişmemiş demiştim kopasıca dilimle. kokusuna bile tahammül edemediğin balığa demiştim ben bu lafı. bana gülerek bakmıştın. burnunu tıkadığın mandalla, gözünden akan bir damla yaşla "diğer sefere daha güzel yaparım" demiştin. evet balık yapmayı bilmiyordun, ama bir ilişkinin nasıl yüreyeceğini bildiğin muhakkaktı. erkeğini elinde tutmayı bildiğin şüphe götürmezdi... senin bu hareketinden sonra varsın zevklerimiz farklı olsun ne farkederdi?

    senin hayatta başarın yok dedin;

    beni arkadaşlarınla tanıştırdığın o günü hatırlıyor musun? hepside kendi başarılarıyla övünürken yüzümde "ne diyor lan bunlar?" ifadesi ile sana bakmıştım. sende ortaya vendetta'nın da tavla turnuvasında 2. olmuşluğu var demiştin. hepsi de şaşırmıştı. o turnuvaya sadece 4 kişinin katıldığını söylememiştin hani... ben şimdi bunu hatırladıkça kahrolmam mı? bu şekilde kıvrak zekaya sahip biriyle ilişki yaşamış olmam başarı değil mi? seninle tartıştığımız bir gün gecenin 4'ünde elimde çiçeklerle gelmiştim. hep merak ederdin ya o çiçekleri o saatte nereden bulduğumu... mezarlıktan almıştım. ölmüş birinin anısına hakaret ederek, şimdi ölmüş olan ilişkimizi canlı tutmak için... o saatte çiçek bulmak başarı değil miydi mesela?

    sadece mutlu olmak istiyorum dedin;

    mutluyduk lan aşkım. mutluydum ben. mutluluğun nirvanasındaydım hatta. seni de öyle sandım. caramio ilk çıktığında mutlaka denemeliyiz demiştin ya... o basık, küf kokulu kafedeydik. 2 tane almıştık, ikisinide ben yemiştim gizlice. bana dudaklarını büzüp oturduğunda sinirlenip wc'ye gitmiştim. geldiğimde bana su söylemiştin... su içeceğimi biliyordun. mutlu etmeyi biliyordun. ha ben caramionun birini sana vermem gerektiğini bilmiyordum, ama öğreniyordum be aşkım. öğretiyordun bana paylaşmayı...

    şimdi, bir anlamı varsa eğer, evlilik teklifini ben yapacaktım. nasıl teklif edeceğimi bile düşünmüştüm.

    bir daha ki sefere balığı daha iyi yapacaktın hani? o bir daha ki sefer ne zaman gelecek? valla önüme çiğ bile koysan eline sağlık diyeceğim aşkım.

    hayatta bir başarı elde ettiğimi görmedin. tavla turnuvasında dün birinci oldum. (2 kişi katılmış olsa da, birincilik başarı değil midir aşkım?) hem artık çiçek de alıyorum. şimdilik mezarlıkta tanımadığım kişilerin kabrine de koysam alıyorum...

    artık marketten caramio alırken 3-5 tane alıyorum. önüme çıkan ilk çocuklara dağıtıyorum. paylaşmayı da öğrendim.

    hep sen söyledin ben sustum. en sonunda arkandan seslendim:

    "lütfen gitme" dedim;

    cevap vermedin... sadece gülümsedin... gözden akan bir damla yaşla birleşen "hoşçakal" olmamalıydı bu aşkın sonu...

    şimdi rakının yanında balık istemiyorum artık. tavla da oynamıyorum. markette çikolata bölümüne uğramıyorum. ayaklarım içki bölümüne odaklanmış durumda zaten. ah evlilik teklifi mi? senden başka kimseye edemeyeceğimi anladım. anladım aşkım. geçte olsa anladım. artık bir faydası olmasa da anladım...
    29 ...