komşu bahcelerden gelen, türk kahvesi, süt, tarçın, çambalı, yasemin kokularıyla bir olup, arada bir meriç üzerine düşen ay ışığını seyredalarak film izlemeyi özlemektir yazlık sinemaları özlemek..
film bittiğinde sinemadan yeni çıkmış insan haleti ruhiyesinin ucuna ilişivermiş zihninin, yavaş yavaş azad oluşunu, sükunetle izlemektir dönüş yolunda..
agop abinin, on metreden duyulan rakılı nefesiyle ''nasıldı film?'' diye sormasını, bir kaç adım ötede komunist mehmet'in köpek öldüreninden bir fırt çekmeyi özlemek.. yunan sınırındaki roman mahallesinden gecerken, manitası burnunda buram buram tüten rum askerine göz kırpmak filmin etkisiyle.. dağlı'nın sinemayla, köşedeki kır kahvesinin arasına milyonlarca küçük patika sığdırmak ve yürümek her birinde.. bir bardak çay, bir kaç sigara içmeyi özlemek.. sen sigaranı tellendirirken, karşı kahveden cıkan babana selam çakmayı, onun arkasını dönüp, yorgun adımlar atmakta olduğunu ayrımsadığın an, dayanamayıp sırtına atlamayı, ve eve gitmeyi özlemektir birlikte, sallanarak..
bahçeye varmayı, salıncak kurmayı, çocukluk arkadaslarını ve aşklarını.. annenin soran gözlerini özlemek..