ne zaman bir şekilde tıpla ilgili bir konu açılsa her seferinde zamanında seçtiğim için memnuniyet duyduğum okul. geçen gün şöyle bir şey geçti başımdan. tanıdığım biri trafik kazası geçirdi. onu hastaneye yetiştirdiklerinde kendisi, nasıl desem, hani ölümle yaşam arasındaki ince çizgi derler ya, tam da oradaymış, zaten sonraki saatlerde de ölümle yaşam arasında gidip gelmiş. her neyse, hastaneye ilk götürüldüğünde acildeki doktor yakınlarına "hiç ümitlenmeyin, yaşamaz bu" gibisinden bir şeyler söylemiş. benzer bir durumda bir başka doktorun da aynı sözleri söylediğini duymuştum. her neyse ben de bu durumu bir başka tıp fakültesinde okuyan bir arkadaşımla konuşuyorum. nasıl, diyorum, nasıl bir doktor bunu diyebilir? orada can çekişenin bir insan olmasını bırak, evcil hayvanları öldüğünde bile insanlar nasıl azap çekiyorlar? kurtulma ihtimali yoksa bile bu böyle mi söylenir, yaşamaz bu mu denir?
neyse arkadaşım bana baktı ve ben de aynı durumda olsam aynı şeyleri söylerdim dedi. anladığıma göre birkaç profesör bunlara insan değil hastalıklı organ tedavi ettiklerini öğrenmelerini ve kendilerini o şekilde yetiştirmeleri gerektiğini söylemiş. çünkü karşındakini insan olarak algılarsan ona his beslermişsin, sonra sen de acı çekermişsin, olmazmış öyle. insan değilmiş gördüğün, etmiş. et. bir de bu fakülte öss' de en yüksek puanla girilen fakültelerden biri. sorsan en iyi tıp fakültesiyiz derler.