kaybetmişliğimin acımasızlığı vururken penceremden içeri, buz gibi bir erzurum akşamında ben oturdum ve bunu sana yazdım. sana öyle öfkeliyim, öyle muhtacım ve öyle aşığım ki iliklerime işleyen soğuk tüm hücrelerimi ısıtırken ve sen başkalarının sıcak kollarında üşürken, ben oturdum ve bunu sana yazdım. gidişinin kalleşliği şerefine her harfini içtim inadına ayrılığın. ben sana bunu yazmak istemiyordum oysa. yürümek, kaybolmak istiyordum saçma sapan karanlıklarda, senle.. biliyor musun gözyaşı çok sevdiğin gözlerime hiç yakışmadı, ne bileyim kötü durdu işte gidişin gibi yani yakışıksız zamansız. hani sen çok iyi bilirsin ya yaşanamamış mutlulukların kekremsi tadını, bende çok iyi biliyorum artık sensizliğin yaşanmış en büyük ve en çaresiz ve en garibane ve en acımasız acı olduğunu. ben bu yazıyı sana yazdım sevgili ben sensiz yazdım bu yazıyı. sana biriken hıncım her saniye artarken hemde. allah kahretsin neden dinmiyor bu acı. neden ben böyle mahvoluoyrum, neden eriyorum. çaresizliğime acımanı ve geri dönmeni mi bekliyorum yoksa? bu kadar aciz değildim ben aslında, gittiğinde dimdik durabilmiştim hani.
ahh sevgili ahh
lanet olsun ki;
ben bu yazıyı sana yazdım kırılsaydı gidişin gidemeseydin yazamasaydım ama
ben bu yazıyı sana yazdım ..