düşünen insan inanmak ister. inanan insan algıları doğrultusunda ya olmayan bir şeylere inanır -tanrı gibi- ya da var olana, önünde olana, gerçek olma ihtimali daha fazla olana inanır. iki yol vardır ya kafayı gömüp binlerce yıllık masallara-mitoslara inanılıp bomboş yaşayıp ölüp gideriz ya da hiçbirine inanmayıp akıldan ve mantıktan yana tavır alıp yine bomboş yaşayıp gideriz. değişen bir şey pek yok. salaktan yaşamlar salaktan meseleler işte.