erkekler başta taparcasına sevip sonrasında işler ciddiye binince olay yerini terk etme eylimine sahip olmakla beraber, bu durumun kendilerine yol, su, elektrik olarak döneceğini hiç düşünmezler. Ne sözlerle tavladıkları, ne jestlerle kendilerine bağladıkları kadınları yarı yolda bırakmak kendilerince yedirilecek bir durum olsa da aslında karşı taraftan asla yedirilecemyecek bir etki bırakır. Özellikle uzun süreli bir ilişki sonrasında, saçma sapan bahaneler üreterek kavga çıkartan erkekten korkulmalıdır. Çevrede herkes bir bir evlenirken ve hani o çok sevdiği sevgilisiyle de evlenme vakti az çok gelmişken küçük sorunları büyüterek gerçekleştirilen terketme işinin özünde korku yatmaktadır. Erkek doğarı evlilik, yuva kurma, tek eşlilik, özgürlüklerin kısıtlanması gibi durumlara kesinlikle yatkın değildir. Bunun karşı tarafında her ne kadar inkar edilse de kadın doğası salgıladığı hormonlar sebebiyle evlilik için hep kendini hazırlamaktadır. Buna toplum baskısı da eklenince erkekten beklentiler artar. Bu beklentiler erkeğı yorar, sıkar, kızdırır, tepesinin tasını attırır. Onu da anlamak gerekir fakat, bir yandan da be hey adam neden bu kızı bunca yıl oyaladın, ya da neden sen de evlenelim masalları yazdın diye bir sormak gerekir. Muhtemelen verilecek cevap; o zamn öyleydi artık duygularım değişti olacaktır.
