1944 türkçülük-turancılık davasında öyle bir savunma yapmıştır ki odamın duvarını süslemektedir. Gençliğe hitabe nasıl okunuyorsa o savunmada okunmalıdır. Dava adamıdır kendisi ve H.Nihal Atsız'ın öz kardeşidir. Mekanı tanrı dağı olsun. Tanrıya şükür sizin gibi insanlar var olmuş yakın tarihte yoksa bir yanımız arap eli bir yanımız haçlı nifak! halimiz ne olurdu.
"beni beraat ettirin demeyeceğim çünkü benim için suç olarak gösterilen şey bu toprakları, bu ırkı sevmekten başka birşey değildir.
yurdumu ve ırkımı seviyorum, onun içindir ki türk ırkçısıyım.
bu sevginin manasını anlamayanlara sözüm yok.
eğer bu günahsa beni mahkum ediniz. bu mahkumiyeti övünçle kabul ederim, şeref sayarım.
sizden adalet bekliyorum da demeyeceğim çünkü bu mahkeme adil değilse, o zaman büsbütün manasızdır.
en büyük mahkeme olan tarihin huzurunda alnı açık bir türk oğlu olarak, hiç endişem yok.
on ayı doldurmakta olan ve büyük kısmı tahta masalarda yatmakla geçen hürriyetsizliğimi, millet yolunda çekilmiş, şerefli bir felaket olarak sayıyorum.
duvarlar, ezilmiş hayvanların kan lekeleri ve rengini kaybetmiş, köpeklerin bile yatmayacağı pis hücrelerde geçen haftalarım içinde bir ışık sızacak kadar küçük deliği olmayan, tavanı basık bir inde, hayır bir in değil, mezarda, ışığa güneşe ve hayata hasret çekerek geçirdiğim günlerim, uykusuz gecelerim, yarın benim için acı fakat övünçlü hatıralarım olacaktır.
bunlardan yılmış değilim. bilakis bahtiyarım.
yuvamın dağıtılmış olmasına, eşimin bir türk anası olmak şerefini kazanacağı günlerde çektiği dayanılması güç ızdırapları ve akıttığı gözyaşlarını unutmamış olmama ve bugün hayat kavgasında minimini yavrusuyla tek başına kalmış olmasının ruhunda yarattığı fırtınalara rağmen bahtiyarım.
türk'ü sevdim, seveceğim.
ama bunun sonunda ızdıraplar varmış, felaketler varmış, hatta karşılaşılacak türlü kahpelikler doluymuş.
hepsi kabul!