"şu angola kadar bile olamadık lan" dedirten uluslararası tefeci kurumdur.
para verdiği ülkelerden, ülkenin küresel piyasalara eklemlenmesi amacıyla yabancı sermayenin teşvikine yönelik kamuda ve iş yasalarında reformlar yapılmasını ister. imf bir reçete hazırlar hükümetler de bunu harfiyen uygularlar sonra da "imf'nin dediği falan olmaz, biz neyi hedef aldıysak yaparız" derler. imf verdiği reçetenin uygulanıp uygulanmadığını sık sık kontrol eder, neticede borç verendir, söz sahibidir. imf ile yapılan anlaşmalardaki "amaç: ülkenin kalkınmasını hızlandırmak" gibilerinden herzeleri de eğer maliye bakanı falan değilseniz, babalar gibi satmak yerine sadece ülkede üretimin ve dolayısıyla istihdamın bu ülkeyi kalkındıracağını düşünüyorsanız "amaç: biz alıp gidecez size de üçün birini bırakacaz" şeklinde anlamak gerek.
bütçe denkleştirilsin diye memurlar işlerinden çıkartılır, asgari ücrete zam yapılmaz. millet inim inim inlerken hükümetle imf kol kola, uyguladıkları reçetenin başarısından bahsederler.
bir de başlıca ihraç ürünü petrol olan angola örneği var. yıllarca bir taraftan yoksullukla, salgın hastalıklarla boğuştu bir taraftan da iç savaşlarla birbirini kırdı bunlar. ülkedeki iç savaşın bitmesinin ardından petrol fiyatlarının da yükselmesiyle imf paranın kokusunu aldı, angolaya borç teklifinde bulundu ama angola maliye bakanı "imf'nin hazırlayacağı bir ekonomik programın angola'nın şu ana dek sağlamış olduğu ekonomik ve sosyal istikrarın korunmasına yaramaz." cevabını aldı. angola son yıllarda başta çin olmak üzere üçüncü dünya ülkeleri ile ticari ilişkilerini geliştirmeye başlamıştı bu da batıya olan bağımlılıktan kurtulması anlamına geliyordu.