neticede sorun bir dili bilmek değil yarım yamalak öğrendiğin diline sahip çıkmaktır. bu bağlamda soruyorum hangi üniversiteli ana dilini gerektiği gibi konuşuyor?
bu konuya aslında başka bir açıdan yaklaşırsak ömrümüzün sonuna dek aynı şeyleri yaşamamış oluruz.
örneğin; bir türk vatandaşı yurt dışında bir eğitim almak için mecburen ingilizce yahut başka bir dili bilmek zorundadır, bu konuda her birimizi mutabıkız fakat aynı durum o ülkenin insanları bizim ülkemize geldiğinde neden farklı oluyor?, neden biz onlarla anlaşmak için yine onların dilini bilmemiz gerekiyor? işte burada yollarımız ayrılır.
bu konuyu bilimsel öğretiler yönünden de değerlendirmek, yanlışları bu boyutta düzeltmek gereklidir. ben veya sen yahut bir başkasının iyi derece ingilizce bilmesi değil sorun asıl sorun önce kendi diline sahip çıkmandır sonra tercih senindir.
bir başka sorunda kimse anasının karnından ingilizce bilerek çıkmıyor, ekonomik gücü çok yerinde olmayan ki bugün bir ingilizce kursunun tek kuru bilmem kaç bin ytl nin üzerindedir. buda türkiye şartlarında bir çocuğun ingilizce kursuna gitmesinin; babasının ve annesinin çalışması halinde yine neredeyse imkansızdır. burada suç yine yeniden devlete kalır o zaman ilk okuldan itibaren adam gibi dilini öğretebilen bir branş öğretmeni temin eder sorunda kökünden çözümlenir. bu ülkenin her şehrine bilmem kaç yüz tane müezzin atayacağına adam akıllı branş öğretmeni atar, yetiştirir. haftasonu, akşam, sabah öğretmenini evinde yatırmaz etüdle açığını kapatır.