evet, belki ölüm bizi amaca dosdoğru götüren yoldur, çünkü araştırmalarımızda ten akılla beraber oldukça, ruhumuz böyle kötü bir şeye bulanmış bulundukça isteğimizin amacı olan şeyi yani hakikati, hiçbir zaman elde edemeyeceğiz. gerçekten tenimiz, kendisini beslemeye mecbur olduğumuz için, binlerce güçlüklere neden olur. bundan başka ansızın çıkıp gelen hastalıklar hakikatin peşinden koşmamıza engeldir. bu kadarla da kalmıyor: ten bizi her çeşit istekler, tutkular, korkular, kuruntularla, bin türlü saçmalıklarla doldurur, öyle ki haklı olarak denildiği gibi, bir an olsun onunla gerçekten düşünmek mümkün olmaz. kavgalar, geçimsizlikler, çabalamalar yalnız tenden ve onun isteklerinden değil de nereden geliyor? bütün bunlar mal ve para hırsından çıkıyor. bizi mal ve para biriktirmeye zorlayan neden ise, ihtiyaçlarının kölesi bulunduğumuz tendir. i̇şte bunun için felsefeye ayıracak boş zamanımız kalmıyor. fakat işin asıl kötüsü, ten bize biraz zaman bıraksa da bir şeyi incelemeye koyulsak, araştırmamıza durmadan karışır, bizi yanıltır, şaşırtır ve hakikati görmemize engel olacak şekilde bizi felce uğratır. bundan ötürü bir şeyi gerçek olarak bilmek istiyorsak, tenden ayrılmamız, yalnız ruhla, nesneleri kendiliklerinde izlememiz gerekir, bunu artık iyice anladık: i̇şte ancak o zamandır ki, kendisine o kadar âşık olduğumuzu söylediğimiz bilgeliğe belki kavuşmuş oluruz fakat daha hayatta iken değil, akıl yürütmenin gösterdiği gibi, öldükten sonra.
Sokrates.