başlangıçta her şey toz ve gaz bulutuydu teorisindeki gaz bulutunun osuruk olmadığı gerçeğini kabul ettiğimiz takdirde mutlak bir yaratıcı gücün olması gerektiği kabul edilebilir.
ama din denilen olgu zamanında toplumların yönetilmesi için, o toplumdaki karizmatik lider vasfına sahip kişiler tarafından, insanoğlunun varoluşundan itibaren her daim bir güce inanma ihtiyacı yönündeki zaaflarından da faydalanılmak suretiyle toplumları yönetmek için oluşturulmuş, bir nevi anayasal düzenlemelerdir.
ancak zaman içinde öyle ilahi güçler atfedilmiştir ki bu kitaplara, insanlar bunları kutsal görmeye başlayarak, yaşamlarını kitaplarda yazılanlara göre yaşamaya başlamışlardır. taa ki aydınlanma ile beraber insanların sorgulama, araştırma, neden - niçin sorularını yöneltme skilllerini kazanmalarına kadar. insanoğlunun düşük levellarda çok ilahi buldukları için körü körüne inandıkları bu kitaplar ilerleyen bölümlerde aslında çok da mantıklı olmadıklarından sorgulanması gereken olgular olarak görülmeye başlanmıştır ki, bu durum aslında binlerce yıl önceki şartlara göre yazıldığından dolayı artık manevi ihtiyaçları bile gideremeyen kitapların da çağlara göre yorumlanmasına yol açarak daha düzgün sonuçlara varılmasına sebebiyet vermiştir. ha neticede hala körü körüne inananlar yok mu? var. yadırgamak doğru mu? kesinlikle hayır. sadece biraz mantık çerçevesi içerisinde olaya yaklaşmak karşılıklı tartışmaların daha üst düzey platformlarda gerçekleşmesini sağlayacaktır. let the fight begin.