güneş çiçekleri
kenarları kızarmış simsiyah bir bulut, ortaçağdan kalma kara yelkenli bir kadırga gibi güneşin önünde duruyordu.
sonra yavaş yavaş parçalandı ve tamamen yok oldu.
akşam güneşi bütün güzellliğiyle denizin üzerine eteklerini serdi yine.
biraz önce zakkumun altında toprağı eşeleyen baştan kara kuşu, şimdi çam ağacının dallarından bana bakıyor
sularda hâlâ gönülsüz dalgalar ürperse de, sabahtan beri esen rüzgar iyice duruldu.
ama kuzeyde bulutlandı uzaklar yağmur geliyor gibi.
arka bahçeden kavakların, ormanın şarkısı duyuluyor
hayat dediğimiz serüven, muhteşem devrialemini sessiz sedasız sürdüren bu değişimler senfonisi...
zaman kendi zamansızlığı içinde bükülüyor, değişiyor.
herşey dönüyor
kainat, dünya, görüntüler, insanlar değişiyor.
sonsuzluktaki yansımaları dönüştükçe, tanrı değişiyor.
değişmek güzelleşmektir
düşünsel anlamda başkalaşarak yücelmek.
yüreğini büyütmek çok uzaklardaki bir canlının acısını, coşkusunu hissedebilecek kadar duyarlı olmak.
dokunaçlarının hassasiyetinden canın yandığında, korkmadan, kaçmadan, kalınlıklara sevgiyle meydan okuyabilmek.
geriye çöken şeytani bir gelecek kurgusunun değişim olarak taçlandırıldığı bu cehennemi çağın dışına taşarak
işığa doğru başkalaşmanın durağanlığında büyüyen güzel yürekler
kötüye dönüşmeyen duruşlarıyla değişime anlam veren güneş çiçekleri.
alemlerin huzurlu akışını bulandıran cücelerle daima kavgalı
ve yeraltı ırmaklarında maviliklerin ruhuyla düşünebilen ikili sarmallar.