bana kitap kurdu, boş hayaller kumkuması, hayatın cılız
gölgesi gibi sıfatlar yakıştırılabilir. şövalye romanları okuya
okuya kendini şövalye sanan don kişota benzetebilirsiniz
beni. yalnız onunla bir fark var aramda: ben kendimi don
kişot sanıyorum.
kitaplardan, yaşantılarım için yararlanamadığımı ve
kendimi bir biçime sokamadığımı da yüzüme vurabilirsiniz.
ne yapabilirim? kitap okumakla, manavın beni aldatmasına
engel olamıyorum bir türlü. manava inanmadığım
halde beni aldatıyor namussuz. ya inandığım dostalarımın
beni aldatmasını önlemek: büsbütün imkânsız bu. dostlarım
alay ediyor benimle. bu çocuğun sonu ne olacak, diyorlar.
hiç olmazsa kitaplardan kitaplar çıkarmalıymışım
bunu da yapamıyorum, yazamıyorum. kitapları, işimde
kullanılacak bir mal gibi göremiyorum: kapılıyorum onlara.
belki kitaplar da onlara karşı gösterdiğim aşırı ciddiyetimle
alay ediyordur. biliyorum, kitaplar da beni adamdan saymıyorlar.
fahişelerin, onlara barlarda para yediren tüccarları
küçümsemesi gibi hor görüyorlar beni.
bütün bunları düşündükçe daha da tersleşiyorum, kendime
daha çok zararım dokunuyor; benimle alay edenlerin
gözünde daha da küçülüyorum. duvarlar duvarlar var çevremde.
halsiz kalıncaya kadar başımı vuruyorum onlara.