soranların amacının üzüm yemek mi? bağcı dövmek mi? olduğuyla alakalıdır bu durum, mesela türkçe ezan tartışması vardı bir ara, bu tartışmayı ortaya atanlardan hiçbiri ezanı duyunca namaza giden tipler değildi, yani türkçe okunsa da gitmeyecekti namaza, e o zaman güzel kardeşim sana demezlermi; "dahil olmadığın bir konu seni neden rahatsız ediyor bu kadar, neden herkesi senin gibi düşünmeye zorluyorsun, farkında değilmisin şikayet ettiğin şeyi kendin yapıyorsun aslında" diye.
yani dinsizler özgürlükçü aydın olarak görürler kendilerini, üniversitelere başörtüsüyle girilmesin derler değilmi?
yani düşünsenize size birgün "üniversiteye başörtüsüyle girilebilir sadece" dense nasıl olur haliniz? yav sadece empati yapın, allah rızası için, inanıp inanmamanız umurumda değil gerçekten, sonuçta ben evvela kendi derdimdeyim, kendi imanımı kurtarmanın peşindeyim, ama benim imanımla uğraşarak kendi dinsizliğinize sahip çıkacağınızımı zannediyorsunuz?
hz ibrahim;
-allahım seni bir kerecik görseydim keşke,
allah (cellecelalühü)
-inanmıyormusun ibrahim
hz. ibrahim elbette inanıyor, zaten kendi kendine bulmuş rabbini, ve allah elbette biliyor onun kalbini hemde ondan ziyade, ama bu diyalog bize ders, hz ibrahime değil,
-elbette inanıyorum rabbim, istedim ki kalbim mutmain olsun.
yani allahın peygamberi bunu diyorsa ve allah bundan hoşnutsa, hala ezbere kullandığınız dogma kelimesi ve sorgulanamaz olduğu yalanını söylemeyin kendinize, sadece kendinizi kandırısınız, ve başınıza gelecek azabı ve sizin sayenizde ve size kanacakların vebali üzerinize hak olur.