iş görüşmesi diyalogları

entry58 galeri
    10.
  1. bir kariyer sitesi aracılığıyla bana ulaşmış bir şirketin baş amcalarından biriyle görüşürken başa gelmiş hadisedir. raporlama ve analiz bölümü için görüşüleceği sanılmıştır. fakat, pozisyonun "raporlama ve analiz de yapacak asistan" olduğu, gidildiği zaman fark edilmiştir.

    orta yaşlarında, bakımlı, süper havalı ama az tipli ama pek etkileyici bir genel müdürle görüşülür. 20 dakika boyunca sohbet edilir ve sosyal ilişkileri çok da güçlü olmayan fakat, 7/24 bilgisayar karşısında inekleyebilecek yapıdaki işsiz kişi (ben) "haa öyleyse bu iş yalan olur" moduna girer. bu sırada iş hayatında başarısı tavan yapmış biri olarak, asistanlık işinin görsellik gerektirmesinden (topuklu ayakkabı, etek giymek gibi kadınsal şeyler yani), iş hayatına girerken şu sorulur, şunlar şunlar dikkat çeker, bunlar bu yüzden önem taşır gibi konuşmalar ve arada bir kahkahalar atmalık diyaloglar da yaşanmıştır bu sürede. tam vedalaşırken de "vakit ayırdığınız için teşekkür ederim" dedi "esas işveren" ve tebessümün de ötesinde; hafif sesli gülüşlerle "asıl ben teşekkür ederim, olumsuz geçtiğini bilmeme rağmen hayatımda yaptığım en eğlenceli iş görüşmesiydi gerçekten" dedim ve tam pılımı pırtımı toplayacakken, "nasıl yani? eğlendin mi?" diyerek afalladı ve tekrardan konuşmaya devam ettik. "bak sen çok samimi bir insansın en azından bundan sonra işine yarayabilecek bir şeyler söyleyeyim sana ya da bundan sonra dikkat etmen gerekenleri" dedi ve başladı bütün beden dilimle ilgili açıklamalar yapmaya... ben dumurlardan dumurlara koşturdum tabii o sırada, benim bile fark etmediğim şeyler söyledikçe... tabii görüşmenin esas amacının başarısızlıkla sonuçlandığının bilincinde olarak daha bir koyvermiş şekilde kasıntısız bir şekilde konuşmaya başlayınca, işveren kimse şaşkınlıklar içine girdi. gittikçe "sen aslında pek normal, alışıldık biri değilsin ama hiç farkında değilsin. hatta biraz fırlamasın da sanki... ama kendini çok sınırlandırıyorsun" dedi. sonra da kendini tanıman gerekiyor "mesela ben seninle alışverişe çıksam seni tam olarak olduğun gibi göstermeni sağlarım; ben bile seni senden daha iyi tanıyabiliyorum. işte o zaman her türlü giderin olur (yani tam olarak bunu demedi de... ben o sırada bu anlama geldiği için koptuğumdan içten içe, tam olarak ne dediğini duymadım ama ana tema buydu)" dedi ve zaman geçtikçe de "mesela bugün eve gidince aynaya bak. kendini incele. hatta iç çamaşırlarını giy aynaya bak. nasıl biriyim, nerelerim güzel, nerelerim nasıl olsa daha iyi olurdu, diye bunların bilincine var." dedi. aslında derken çok sapıkça gelmedi yani konuşma içinde normal görünüyordu. benim içses "olduuuhh... seni de düşüneyim mi bari o sırada bebeğğmm?" şeklindeydi tabii. ama neticede bir iş görüşmesi için yine de kolay kolay duyulamayacak diyalogların sahnelendiği bir görüşme gerçekleşmişti. en son ayaklarımı çapraz olarak birleştirip hafiften el ense yapıyor gibi havaya doğru kaldırıp, "böyle güzel oluyormuş yahu! ben arada geleyim de böyle terapi yapalım. malum kimse kimsenin gözünün içine bakınca nasıl biri olduğunu anlayamıyor." dedim.
    en az dört kere vedalaştık. fakat 1.5 saat sonunda görüşmeyi sonlandırabildik ve adam hala bir umut gözlerimin içine bakıp, "n'olur kendine biraz daha çeki düzen ver de seni işe alayım" bakışı atıyordu. bir yandan da "muhtemelen seni ikinci görüşme için aramam" diyordu. ikinci görüşmeye çağrılırsam daha farklı bir görüntüyle gitmem gerektiğinin farkındaydım ve bu da muhtemelen sırtını çiğnemek için giyeceğim uzun ve sivri topuklu bir ayakkabı ve bir kırbaç eşliğinde olabilirdi. lakin 2 gün sonra "seni aratmam ama..." demesine rağmen, beklediğim üzere ikinci görüşme için aradılar ve ben çok teşekkür ederek gitmeyeceğimi belirttim! allah beni top etsin sözlük! çok sinirim bozuk, anlatmasam ölürdüm! daha da neler vardı da işteah... aralardan seçmek gerekirse en az alışıldık görünenler bunlardı. çok tuhaftı çoook! *
    0 ...