Yaş 4-6 arası, topa yeni yeni dokunmaya başlamıştık. çocuğuzya, toplar biraz renkliydi haliyle. üzerinde çizgiler, yıldızlar, çiçekler, renkli renkli anlayacağınız. Sadece düz vuruşlar yapar, havaya atılan topu kapmaya çalışırdık. dönemin sonuna gelindiğinde havadaki topu tutabiliyor, kafa vurmaya bile başlıyorduk.
Bölüm 2: Adaptasyon
Yaş 6-10 arası, elimizdeki plastik toplarla futbol dahil her türlü oyuna, yakan top, yedi kule gibi, alışıyorduk. O zamanlar futbol topu olan zengin sayılırdı tabi. bizler açılışı plastik topla yaptık ve bu nedenle istikrarsız hareketleri ile çoğumuzu çileden çıkartan plastik topun futbol üzerindeki eğitim gücünü asla yadsıyamayız. topa vuruş hızıyla ve rüzgarla yaşanan ani yön değişiklikleri hepimizin refleksini ve yeteneğini geliştiriyordu.
Bölüm 3: Gelişim
Yaş 10-15 arası, ilkokul sonlarını ve ortaokul yıllarını kapsayan dönem. Sınıf ve mahalle arkadaşlarımızla kurduğumuz takımlarla etraf mahallelerle ve diğer sınıflarla maç yapıyorduk. Herkesin yeri yavaş yavaş şekillenmişti. Ben her yerde oynardım. çalım gücüm yüksekti ve ikişer taş kullanılarak yapılan kaleler arasını hızlı bir şekilde kat edip aranan golleri bulurdum. Vazgeçilmez bir oyuncu olarak her sınıf ve mahalle maçına çağırılmanın verdiği gururla hafta sonlarını dolu dolu geçiriyordum. Dönemin sonlarına doğru hayran olduğum brezilya milli takımının oyun sitiline kendime kaptırmıştım ve yerim orta sahada oyun kuruculuk olmuştu. Milimetrik pas atmaya bayılıyordum ve bu yetenekle maalesef hiçbir amatör takımın alt yapısında oynamak aklıma bile gelmemişti. Hatta babamın beden eğitimi öğretmeni olmasına rağmen bu konuda yönlendirilmemiştim. Galiba harcanmıştım.
Bölüm4: Değişim
Yaş 15-18 arası, lisedeyiz artık ve oturmuş bir kişilik ve hedeflerle futbol konusu yavaş yavaş askıya alınmaya başlamıştı. benim için artık sadece mahalle takımı vardı. Takımın istatistiklerini bile tutuyor ve kendimizi böylece tatmin ediyorduk. Oyun sitilim daha sağlamcı bir karaktere bürünerek libero mevkiine çekilmeme sebep oldu. amacım belkide hiç yenilmemek için defansı çekip çevirmek olmuştu. Öyle de oldu ve 50 maç hiç yenilmeden arkadaşlar beni üniversiteye uğurladı. Bu sürede karşımıza çıkan her takımı yenmiş, 6 adet halı saha maçını para ödemeden oynamış ve 500'ün üzerinde gol atmıştık. Ancak mevkimin defansa kadar gerilemiş olması futbolaki tükenişimin başlangıcı olmuştu. Riske girmeyen, çalım atmayan ve fazla koşmayan bir oyuncu haline dönüşmüştüm. Ama akdeniz karmasına hiçbir amatör takımın lisanslı oyuncusu olmadan seçilmemde bu döneme rastlar. Lise dersleri başlayınca onu da bıraktım çünkü futbolcuların çoğunun çirkef yüzlerini o zaman farkettim.
Bölüm 5: Tükeniş
Artık yaş 18'in üsütünde, üniversite yıllarımız ağır bir ders yüküyle bizi futboldan iyice uzaklaştırmıştı. Arada bir yapılan halı saha maçlarındaki idmansızlığım beni kahretse de bunu fazla kafaya takmamıştım. Birde üstüne sigaraya başlamam sahada iki adım koştuktan sonra dilimin bir karış dışarı çıkmasına ve ellerimin belimde gezinmesine sebep oluyordu. Ciğerimdeki yetersizlik futbol hayatımı bitirmeme doğru alınan bir gösterge olmuştu. Zaten üniversite ve çalışma hayatı yıllarımda futbola ayıracak zamanım da kalmamıştı. Bütün bunların yanında eskiden iyi bir futbol izleyicisi olan ben artık ona da merak sarmamaya başlamıştım. Tuttuğum takımın maçlarını izlemeyi bırakın, maçın özet görüntülerini bile izlemiyordum. Belki senede bir kaç maç özeti izleyip sezonu noktalıyordum. Eskiden, tuttuğum takımın yenildiği hafta sinirlenip spor programlarını bile izlemeyen ben futbolu hayatımdan tamamen çıkarmıştım.
şimdilerde Futbolun bende yarattığı üzüntü ve sevinç kavramları hayatımdan tamamen silinip gitti. bu durumdan dolayı Mutlu muyum veya rahat mıyım? işin amatör kısmıyla ilgilendiğim için evet ancak yeteneğimin harcanıp bu işi profesyönel bir şekilde yapmamış olmak beni üzüyor tabiki.