27 Kasım 2011 itibari ile ayak bastıgım topraklar, havaalanından bindiğim taksinin soförün zenci olması. evet lan amerikadayım ben dedirtmiştir. ve ilk günüm aptal bir korelinin kapıyı çaldıgımı duymaması sonucu otelde geçirmemle mahvolmuştur. gerçi sonra bunuda bi şekilde faydaya dönüştürdüm. los angeles gündüz çok sıcak akşamları serin, gökyüzünü hiç bu kadar büyük, görmemiştim, evlerin bahçelerinde limon ve portakal ağacları vardır. lımona para vermemek dalından koparıp yemek keyif verici, yolda yürürken ağaçlara tırmanan sincaplar görmek mümkün, muz ekmekten daha ucuz, venice beachte insanların müzik eşliğinde kumların üzerinde güneşlenirken marijuana içmesi veya bunu temin etmek için doktora recete yazdırıyor olabılmesi inanılmaz, insanlar özgür rahat kimse kimseyi yargılamıyor, göz hapsine almıyor, herkes kendı halinde ve herkes kendi işine bakıyor, yolda yürürken hemen hemen herkes selam verir ve gülümser, hatta ayak üstü ufaktan laflayabılırsiniz, illaki tanıyor olmak gerekmez, kibarlık hat safhaada, buranın en büyük özelliği her toplumdan insanı içinde barındırması, herkes aslında buralı değil bu nedenle kimse kimseye git burdan diyemez, okyanus un kenarında olmak heyecan verici, iş merkezleri dışında evler genelde tek veya çift katlıdır, apatman yok. burada otobüsler neredeyse boştur. otobüse gerçekten durumu iyi olmayanlar biner birde benim gibi henüz buradan ehliyet alamamış garip göçmen kuşları, otobüs yerine kısa mesafeleri yürümekte tercih edilir,yürürken canınız hiç sıkılmaz etrafa bakınmak oldukça keyiflidir. fakat eğer iyi giyimliyseniz insanlar sizin neden yürüdüğünüze bir anlam veremez. çünkü burada araba sahıbı olmak hiç zor değil 1000 dolara araba var, ve eğer br bayan olarak yürüyorsanız buradaki gentleman erkekler, neden yürüyorsun lütfen yürüme seni gideceğin yere bırakabılırım der. tabi tercih size kalmış, şunuda belirteyim burada kanunlar ve yasalar insanların güvenliği için çok sıkıdır. kımse kolay kolay size zarar veremez. daha yazmaya devam edicem, şimdilik bu kadar.