kesinlikle stresi alıp götüren bir faaliyet. ilk başlarda öyle tabii. sonrasında ise aklî dengesi sağlam insanı bile hasta eder, aman diyeyim. en baştan hiç bulaşmamak lazım. git istiklal'den çeşit çeşit renk renk el emeği göz nuru şeylerin arasından seç paşa paşa. mis.
ben bir tek atkı örebiliyorum. bazen de banyo lifi. bunlar çabuk biten şaheserler olduğundan, önce yününün rengine, şişlerin kalınlığına falan karar verip alıyorum. hemen örüp bitireceğim ya hesapta, bende bi' heyecan bi' mutluluk bi' mani (sonradan depresyona dönmesi an meselesi) hâli, efendiciğime söyleyeyim, bi' kendini bi' halt zannetmeler falan. neyse, eve geliyorum, kendime bi' kahve yapıyorum, alıyorum şişlerimi, yünümü elime, başlıyorum çıkırık da çıkırık örmeye falan. yarım saat ya geçiyor ya geçmiyor benim eller terlemeye başlıyor ve bana afakanlar (afakan ve saz arkadaşları) dadanıyor. örgüyü yarım bırakmayı gururuma yediremiyorum lakin devam etsem de sinir içinde kalıyorum ve olay artık deliye pösteki saydırmak raddesine geliyor.
örgü güzeldir, örgü candır - ama başkaları yaptığında. hele o güzelim kazakları, hırkaları ören yetenekli ve öpülesi ellerin sahiplerinin (ki bunların bir tanesi de benim anneciğim) emeklerine sonsuz saygı duyuyor, teraziye tıklıyorum. artı rep verenleri çok olsun.