aile hekimi pratisyen doktor un 7000 tl kazanması

entry46 galeri
    41.
  1. 1983'te üniversite için ankara'ya geldim.
    babamın memuru olduğu devlet kurumunun yurdunda,
    62 öğrenci ile birlikte kalmaya başladım.
    33 tane hukuk ve siyasal öğrencisi vardı yurtta,
    32'si imam hatip mezunu. bunların ailelerinde
    babamın mensubu olduğu devlet kurumunda çalışan
    yoktu. o yurda nasıl geldiler bilmem.
    birbirleriyle müthiş dayanışma içinde ve
    inanılmaz çalışkan arkadaşlardı. arkadaşlar
    diyorum, çünkü birçoğuyla sahiden çok iyi
    arkadaş oldum. bu arada yurtta 12 tıp öğrencisi
    vardı, hiçbiri imam hatip mezunu değildi. yurdun
    ikinci senesinde, ankara'da çok sert bir kış oldu,
    okulum beytepe'de olduğundan iki ay sömestr
    tatili yaptık o sene. kış dolayısıyla memleketlere
    de gidemedik. ve kaldığım kurum yurdu da kar
    yağdığında belediye otobüslerinin çıkamadığı bir
    tepede olduğundan yurdumuzda hapsolduk adeta.
    aç kalmadık, kurumun lojmanları da yurtla aynı
    yerleşkede olduğundan bizleri doyurabildiler.
    gel gör ki, iki ay yurtta sıkıldık. briç oynadık
    bilen arkadaşlarla. yurt müdürü(-ki o da imam
    hatip mezunu idi) bizi briç oynarken yakaladı.
    "bir daha bu hareketin tekerrürü halinde idareye
    şikayet cihetine gidilecektir" cümlesiyle biten
    bir uyarı yazısı aldık müdürden. ikinci kez
    yakalandığımızda atıldık. atılan arkadaşların
    bir kısmı perişan oldu, ben bir bodrum kat evde
    oturan arkadaşımın yanına taşındım. üşüdük ama
    battaniyelere sarılarak donmamayı başarabildik.
    imam hatipli arkadaşlarımız fire vermeden, üstelik
    kurum mensubu olmadıkları halde o yurtta kalmaya
    devam ettiler. diş hekimliğinde okuyan iki
    arkadaşımız vardı, onlar da ödevlerini yaparken
    gürültü yapıyorlar diye yurttan atıldılar. adamlar
    ödevleri gereği gürültülü aletlerle alçıdan ağız
    ve dişler yapmak, yaptıkları o heykelimsi şeylerde
    yine gürültülü aletlerle ince iş çalışmak
    zorundalardı. ama yurt müdürümüz yine de onları
    yurttan atma cihetine(!) gitti. tıpta okuyan
    arkadaşlarımız da, anatomi kitaplarındaki
    müstehcen resimler ve darvin teorisini anlatan
    kitapları yüzünden yurttan atıldılar. bir kısım
    beşiktaş'lı arkadaşımız da, televizyon odasında
    dinamo kiev-beşiktaş maçını izlerken, dinamo
    kiev'in sürekli gol atması üzerine takımlarına
    sinirlenip "dinamo.. dinamo.." diye bağırdıkları
    ve böyle bağırarak "kominizm propagandası"
    yaptıkları(!) için yurttan atıldılar. imam
    hatipli olup beşiktaş'lı olan arkadaşlarımız,
    başlarını ders kitaplarından kaldırmadıkları
    için maçı bile izlememişlerdi. ha bu arada,
    yurttan atıldığım için itiraz dilekçesi yazan
    babam taşradaki bölge müdürülüğü görevinden
    alınıp, aynı bölgedeki sürgün görevi olan kantin
    müdürü görevine getirildi ve oturduğu lojmanı
    elinden alındığı için kirada oturmak zorunda
    kaldı. yurttan atılıp itiraz eden diğer
    arkadaşlarımızın babaları da benzer akıbete
    uğradı. anap'ın ilk itidarlık yılıydı. babamın
    memur olduğu kurumun bağlı olduğu bakan, sonradan
    akp'nin kurucularından ve ağır toplarından olacak
    olan cemaatçi zatlardan biriydi. nihayetinde,
    yurtta sadece imam hatip mezunu arkadaşlarımız
    kaldı; 32 hukuk ve siyasal öğrencisi ve 10'a
    yakın eğitim fakültesi öğrencisi. imam hatip
    mezunu başka öğrenciler yurda alınarak 60
    civarındaki kontenjan dolduruldu. aynı devlet
    kurumunun antalya, kuşadası, marmaris, çeşme
    ve benzer bazı yerlerdeki kamp alanları yazları
    artık kurum mensuplarının tatil yaptığı yer
    olmaktan çıkarılıp, yurttaki bu arkadaşların
    gençlik kampı alanları oldu.
    bütün bunları bu başlık altında neden anlattığıma
    gelince: demem o ki, o zamanlar cemaatin
    projesinde sadece hukuk, siyaset ve eğitim
    adamları yetiştirmek vardı, tıp doktorluğu yoktu.
    proje o seneler başlatılmıştı ve şimdi o projenin
    sonuçları olan hakim, savcı ve öğretmenler gerekli
    köşe başlarını tuttular. hakim ve savcıları
    anlatmaya gerek yok. hatta yurttaki arkadaşlardan
    ikisi son seçimden sonra hsyk üyesi oldular.
    eğitim fakültesindeki arkadaşların bazıları malum
    dersanede hocadırlar ve bir kısmı da başta
    afganistan ve pakistan olmak üzere cemaat
    okullarının yöneticileridir. eğitim fakültesi
    okuyan arkadaşlardan biri "türkçe olimpiyatları"
    oluşumunun önemli bir adamıdır. ama o dönemin
    projesinden gelen tıp doktoru pek azdır. toplumu
    "tıp doktoru düşmanı" yapma ve bunu başarma
    operasyonu bu yüzden uzunca bir zamandır yürürlüğe
    sokulmuştur. bu organizasyonla tıp doktorlarının
    yaptıkları her şeyin halka batması sağlanmıştır.
    aile hekimi pratisyen doktor, 7000 liradan çok
    daha fazlasını hak etmektedir. fakat madalyonun
    bir başka yüzü daha vardır ki gözden kaçmamalıdır.
    benim bahsettiğim 1983 döneminde "tıp doktorları"
    ile ilgili bir cemaat projesi yoktu evet, fakat
    bundan 10 yıl kadar önce o proje de başlatıldı.
    ve o proje birkaç yıl önce ilk mezunlarını vermeye
    başladı. ve onların çoğunluğu aile hekimi olarak
    atanıyor. yani aile hekimi olan pratisyen doktorun
    sonuna kadar hak ettiği o para, tıp doktoru
    sevgisinden değil, proje doktorlarının artık
    piyasaya sürülmesindendir. tıp profesörlerinin
    aldığı para henüz hak ettikleri kadar değildir,
    çünkü onlar proje doktoru değildir. onlar da yavaş
    yavaş emekli edilip projeye uygun profesörlerle
    köşe başları tutulmaya başlanmıştır, ama henüz
    tamamlanamamıştır.
    sonuç olarak; aile hekimi olan pratisyen
    doktorların 7000 lira kazanması haktır ve hatta
    azdır. ama bir de ama'sı olmasaydı keşke!
    0 ...
  1. henüz yorum girilmemiş
© 2025 uludağ sözlük