benim yaşadıklarımın aynısını yaşamanı istiyorum. ama ne fazlasını ne de azını. önce gözüne birini kestir, sonra aylarca ona yaklaşabilmek için fırsat kolla. bir şekilde bulduğun bir bahaneyle o hoşlandığın çocukla tanış. ama çocuk çok yakışıklı ve akıllı olsun. çünkü sen de çok güzel ve akıllısın. sonra bu hoşlandığın çocukla yavaş yavaş samimiyeti kurmaya çalış, hayatını ona göre düzenlemeye çalış, yine bahanelerle telefon numarasını al, o sana mesaj attığında ellerin terlesin, kalbin yerinden çıkacakmış gibi çarpsın, sesini duyamadığında, yüzünü göremediğinde moralin bozulsun. ama ertesi gün konuşacağını, gözlerinin içine bakacağını hatırlayınca içini garip bir mutluluk kaplasın. sonra o hoşlanma yavaş yavaş aşka dönüşsün. yavaş yavaş, ama derin derin. öyle yalandan, hemen unutulacak türden değil. anılarını yıllar sonra dünmüş gibi hatırlayacağın türde bir aşk. sonra onunla yapacağın şeylerin hayalini kurmaya başla. el ele tutuştuğunu, birlikteyken ne kadar mutlu olduğunu, kendini onun yanında ne kadar rahat hissettiğini ve her şeyin mükemmel olduğunu düşün. sonra da aşkın aslında ne kadar güzel bir duygu olduğunu düşün. sanki bu dünyadaki en önemli, en anlamlı şey olduğunu, o olmadan yaşayamayacağını düşün. sabah uyandığında aklına ilk gelen hep o olsun. sabahın köründe okula bir keyifle, umutla gitmenin tek sebebi o olsun. onunla daha fazla vakit geçirebilmek için yolunu uzat ve saatlerce trafikte kal. ama bunlar seni hiç rahatsız etmesin. çünkü hepsini onun için yapmışsındır. onun kusursuz sesini duymuş, harika gülüşüne hayranlıkla bakmışsındır. sonra eve giderken suratında hep garip bir gülümseme olsun. otobüsün ortasında durup dururken dans edebilecekmiş gibi mutlu hisset kendini.
her şey harika giderken aklına hiç olmayacak düşünceler gelsin. bütün kurduğun hayallerin gerçekleşmeme ihtimalini düşün ve moralin bozulsun. sonra da "benden daha iyisini mi bulacak" diyerek avut kendini. her şeyin çok güzel olacağını kendi kendine söyle ve dengesiz bir insan oluver. bir dakika önce moralin çok bozukken hemen ardından olumlu düşüncelerle moralini düzelt ve dünyanın en mutlu insanı ol. sonra bütün cesaretini topla ve hayatta yapmayacağın bir şeyi yap. o aşık olduğun çocuğu al karşına ve tüm hissettiklerini açık açık anlat. ama hep bir şeyler eksik kalsın. sabaha kadar ne hissettiğini anlatsan da bazı şeyleri anlatamadığını, bir şeylerin eksik olduğunu hisset. bütün hissettiklerini o kişiye anlattıktan sonra üzerinden bir yük kalksın ve kendi kendine "yaptım işte, bu kadar kolaymış" de. sonra o çok sevdiğin, onsuz bir hayat düşünemediğin çocuk sana ne hissettiğini anlatmaya başlasın. gözlerinin içine umutla bak ve "ben de senden hoşlanıyorum" cevabını bekle. bunu beklerken kalbin yine yerinden fırlayacakmış gibi çarpsın, ellerin terlesin. ardından yavaş yavaş acı gerçekle yüzleşmeye başla. o çok sevdiğin çocuk cümleye senin ismini söyleyerek başlasın ve bu hissettiklerin için sana teşekkür etsin. sonra da seni çok değerli bir arkadaşı olarak gördüğünü ve arkadaş olarak kalmak istediğini belirtsin. bir de bu cevabından dolayı arkadaşlığınızın bozulmamasını istesin senden. birkaç saniyelik bir boşluğa düşmenin ardından dünyaya geri dön ve ondan özür dile. arkadaşlığınızın bozulmamasını senin de istediğini söyle. 5 dakika daha onun yüzüne bakamadan oturduktan sonra eve git. eve giderken otobüste ağlamamak için kendini zor tut ve bir şekilde eve git. sonra evde yatağına girdikten sonra ağlayarak uyu. emin ol o uyku çok iyi gelecek. en azından o uyku boyunca her şeyi unutacaksın. sabah uyandığında yaşamak için hiçbir sebebin yokmuş gibi hisset. aylarca seni hayata bağlayan umudun yok oluşunu düşün.
hayatın dibe vurmuşken ailen, arkadaşların ve sevdiklerinle vakit geçirdikçe daha iyi hissetmeye başla. hayatın aslında ne kadar güzel olduğunu ve sorunun sende olmadığını, kaybedenin o olduğunu düşün. bir şekilde kendini buna inandır. 3-4 ay boyunca onu görmediğinden dolayı tamamen kendine geldiğini, normale döndüğünü düşün. sonra, hiç gelmeyecekmiş gibi yaşadığın o gün gelsin. onunla yüz yüze görüş ve 4 ay boyunca düzeltmeye çalıştığın psikolojin yerle bir olsun. onunla konuşurken yüzüne değil de yere, havaya veya sağa sola bak. zaten yüzüne bakamazsın. duygularını belli etmeyen bir insan olduğundan dolayı normalde ne düşündüğünü kimse bilmez ama o çok sevdiğin çocuğu karşına alıp her şeyi anlatmışsın. senin onun için ne hissettiğini biliyor. işte sırf bu yüzden yüzünden başka her yere bak. onu ne zaman görürsen moralin bozulsun ama bir şekilde kendini toparla. bir gün bu işkencenin biteceğini bil ama daha çok zaman olduğunu da aklından çıkarma. işte böyle bir ruh haline sahip ol. her şeyi unutup içinde olduğun anın mutluluğunu yaşarken birden o gelsin aklına ve moralin bozulsun.
bugün ellerin ellerime değdi. yaklaşık 4 saniye kadar öyle kaldı ama hiç de çekmeye niyetin yoktu. hani filmlerde olur ya, eller birbirine değer ve iki taraf da çekemez. işte aynen öyle oldu bugün. saatlerce o şekilde kalmaya razıydım. elime aslında emri verdim ama bir türlü çekemedim. o 4 saniye sanki 1 dakika gibi geldi. belki de daha fazla. dedim ya unutamayacağın anıların olacak diye. işte onlardan birini yaşadım bugün. ama elini çeken taraf bendim. evet, içim bir garip oldu. evet, benim için unutulmaz bir andı ama ne kadar garip hissettiğimi bilmen imkansız. işte bu yüzden benim yaşadıklarımın hepsini eksiksiz bir şekilde yaşamanı istiyorum. bunu bir beddua olarak algılama lütfen. zaten öyle bir şey olmasına imkan yok. insan hiç sevdiğine beddua eder mi? evet, hâlâ içimde sana karşı sevgi var. sadece mümkün olduğunca bunu gömmeye ve normal hayatıma devam etmeye çalışıyorum. hani dedim ya yavaş yavaş ama derinden aşık ol diye. öyle aşık olunca içindeki sevgiyi de çıkarıp bir kenara atamıyorsun. atsan bile bir şekilde peşinden geliyor. en azından ben atamıyorum. bunlardan dolayı benim yaşadıklarımı yaşamanı, benim hissettiklerimi hissetmeni ve sonuç olarak da beni anlamanı istiyorum. inan bana buraya yazdıklarımın çok daha fazlasını yaşadım. mümkün olduğunca kısa tutmaya çalışıyorum o yüzden yazdıklarımı. ama insan bir şekilde yaşamayı başarıyor. kolay şeyler değil ama insan tecrübe kazanıyor, hayata bakış açısı değişiyor. zaten sana ciddi bir şekilde zarar vereceğini bilsem hayatta böyle bir şey istemem. dedim ya insan sevdiğinin kötülüğünü istemez. tek isteğim beni anlaman. beni anladığın zaman bana karşı olan hislerin değişmeyecek ama en azından aklına geldiğim zaman bana farklı bir gözle bakacağını umuyorum.
çok çok büyük bir ihtimalle bu yazdıklarımı okumayacaksın. ama okumanı o kadar çok isterdim ki... olur da bir şekilde denk gelir de okursan belki de bunun sana yazıldığını anlayacaksın. eğer okursan, selamlar z!
klasik müziği çok sevdiğini söylemiştin. sen bunu söylediğin zaman ben de merak sardım ve gerçekten de dediğin kadar varmış. şu ana kadar dinlemediğim her güne pişman oldum. o yüzden sana iki parça hediye etmek istiyorum. ilki umut versin sana. dinlediğin zaman yüzünde garip bir gülümseme oluşsun, hayata pembe gözlüklerle bak diye. gerçi tam klasik müzik değil ama: http://ulu.li/uatp2o
diğerini de eğer sevdiğin kişi tarafından reddedilirsen diye armağan ediyorum sana. ağıt yakman için: http://ulu.li/utiolt